Kimi eleştiriler var, insana düşünme ve kendini kontrol etme imkanı tanıdığı için kıymetlidir. Hatta yer ve zaman uygun olduğunda sarsıcı eleştiriler bile faydalı olur.

Tabii eleştirebilmek için iyi bir birikime, iyi bir okumaya ihtiyaç var.

Kimi sözler vardır ki, “eleştiri” adı altında piyasaya sürülür; ama hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur. Birikimden yoksun, subjektif okumalarla dolu değerlendirmeler hemencecik şekil değiştirip hakarete hatta iftiraya dönüşebiliyor. Ve maalesef bu tarz bir üsluba prim veren bir kesim mevcut olduğu için hakaret ve iftirayı “eleştiri” olarak öne sürüp bu tuzağa düşen çok kişi var.

Birikim ve ufuklarıyla doğruluk ekseninde gidebilecek bu fikir sahipleri tepetaklak yuvarlanabilmekte ve geride hiç de hoş olmayan bir seda bırakabilmektedirler.

Bir de aslında “bir şey” olmayıp da kendilerini “çok şey” sanan zavallılar var ki, onlarla uğraşmak çok zordur.

Özellikle sosyal medyada arzı endam edenler…

Bu “i’rabda mahalli olmaması” gereken; ama herhalde “adam yokluğundan” adam sanılan tiplerden birinin mesajlarıyla yüz yüze geldim geçen gün.

Aklınca, Gözlerimizin Nuru aziz Peygamberimize hakareti “ifade özgürlüğü” adı altında normalleştiren Fransa’ya destek çıkıyor; Fransa’ya tepki gösteren “Müslüman Kürdleri” aşağılıyor ve hakaret ediyor.

Fransa’daki alçaklığı protesto eden HÜDA PAR’ı hedef alıyor.

İfade bozukluğuna ve imlaya karışmadan alıyorum:

“Müslüman Kürdler Türk devletinin çöp süpürgesidir. Türk devleti tüm pisliğini bunlarla temizliyor...”

“Müslüman kürdlere dikkat edin kim kürdlere yardım ediyorsa ona düşmanlık yaparlar ABD İsrail şimdi de Fransa karşıtlığı... allahım bu münafıkları hiç bir zaman  muafak etme”

“Müslüman Kürdler” diyerek hakaret ettiğine göre kendisini ve onunla aynı fikirde olanları “Müslüman Kürd” kapsamında görmüyor. O zaman kendileri “Kafir Kürd” ya da “Münafık Kürd” kategorisine giriyorlar ki, bunun izahını onun dostları yapsın. Bu arada sondaki bedduayı da kendine ve dostlarına yapıyor da farkında bile değil.

Merak edip eski paylaşımlarına bakayım dedim. Karşıma tam klinik vaka bir tip çıktı.

Bakın, bana hak vereceksiniz:

“Devrimci ABD başta Suriye Irak İran ve Türkiye olmak üzere dünyanın bir çok noktasında  anti emperyalist bir mücadele yürütüyor....”

“Devrimci ABD seçimlerden sonra faşist emperyalis Türk İslam devletinin defterini dürecek!”

Hadi çıkın bakalım işin içinden!

Farklı versiyonları olan meşhur bir fıkrayı anlatıp devam edelim.

Papazın biri kilisenin penceresinde güneşlenirken bir kuş gelip papazın elindeki bardakta bulunan şaraptan içmiş, sonra uçarak haça (istavroza) pislemiş. Bunu gören papaz kızarak şöyle demiş: ''Eğer Müslüman kuşu isen şarap içmez kiliseye girmezsin, yok eğer Hırıstiyan kuşu isen haça (istavroza) niye pisledin?

Kim olduğunu, neye dönüştüğünü anlamakta zorlanıyorum.

Bildiğim kadarıyla Marksist bir örgütün destekçisisin; ama her ne içmişsen emperyalizmin en somut hali olan Amerika’yı “devrimci” olarak görmeye başlamışsın.

Amerika devrimci ise Venezuela’da Maduro, Bolivya’da Morales, Küba’da Castro ne oluyor?

Öcalan’ın yayınlanmış kitaplarında ısrarla “Amerikan emperyalizmi” ifadeleri kullanılmasına rağmen, Öcalan’ı Türkiye’ye teslim edenin Amerika olduğu herkes tarafından bilinmesine rağmen, Suriye’deki ittifaktan dolayı Amerika’yı devrimci yaptın.

Dedim ya “tam bir klinik vaka” diye…

İnanmadıysanız size iki paylaşımını daha göstereyim de görün gününüzü!

“Ermenistan Azerbaycan savaşının çıkma nedeni sayın Apo"ya uygulanan tecrittir...”

“Corona virüsü sayın Öcalan üzerinde uygulanan tecriti dünya kamuoyunadan düşürmek için TC tarafından ortaya atılan sunni bir iddadir. Gerçekte Türkiyede böyle bir virüs yoktur...”

Evet evet, içten bir “estağfirullah” çekebilirsiniz. Hemen ardından esaslı bir “euzu billah” çekin, çünkü karşınızda virüsten çok daha tehlikeli bir “kel en’âmi bel hum edall” taifenin bir ferdi vardır.

Bu arada bu “yaratık” aynı zamanda “journalist” imiş.

Uluslararası PEN’e bağlı bir başka PEN üyesiymiş.

Ne diyeyim şimdi?

Bu vesile ile PEN’in de “beş para etmez” tipleri bünyesinde barındıran “beş para etmez” bir kurum olduğunu görmüş olduk.