SİYASET GEMİSİ

 ARTIK BAŞBAKAN DEĞİL

Rahşan Ecevit’in ölümü üzerine neler söylendi neler.

Bülent Ecevit için ne kadar önemli olduğu, onu ne kadar etkilediğine dair yazılar yazıldı, eski resimler paylaşıldı.

Her çevrede durum aynı. Bizde ölüleri rahmetle anma geleneği vardır; ama bunda ölünün “rahmetin sahibiyle” bir düşmanlığı olmaması şartı aranır.

Bizim aklımızda ise nedense yakın tarih kaldı.

Başbakan Bülent Ecevit’in korku filmlerinde oynuyor gibi bir yüzle meclis kürsüsüne çıkıp “Burası cumhuriyete meydan okuma yeri değildir, bu hanıma haddini bildirin!” demesini hatırlıyoruz. Rahşan Hanımın, Bülent Bey’in cenazesinde Kur’an okunmasına karşı çıkmasını hatırlıyoruz.

O yüzden de “rahmetle anma” mecburiyetinde olduğumuzu düşünmüyoruz.

Ama madem gündeme gelmiş biz de konuyu bir fıkra ile renklendirelim diyoruz.

Evet, bir fıkra…

Ecevit başbakanlıktan ayrıldıktan sonra Rahşan’ıyla yuvasında mütevazı bir hayat sürüyor. Bir gün telefonu çalıyor, ortada artık sekreteri vs. olmadığı için tabi kendi telefonuna kendi bakmak zorunda... Telefonu açınca bir adam sesi:
- İyi günler, TC Başbakanıyla görüşebilir miyim?
Ecevit gülüyor:
- Bayım ben artık TC Başbakanı diilim...
Bunun üzerine telefon kapanıyor... Derken 5 dakika sonra tekrar telefon... Ecevit açıyor, yine aynı adam.
- İyi günler, TC Başbakanı lütfen?
Ecevit şaşırıyor...
- Az önce arayan siz diil miydiniz? Bakın ben artık TC Başbakanı diilim.....
Telefon yine kapanıyor....... Ecevit tam yerine oturacakken tekrar telefon çalıyor...
- İyi günler, TC Başbakanı orada mı?
Ecevit artık çok kızıyor:
- Sen laftan anlamaz mısın??  kaç kere söylemem gerekiyor, BEN ARTIK TC. BAŞBAKANI DİİLİM...!!
Bunun üzerine karşı taraf gülüyor:
- Biliyorum biliyorum. Ama tekrar tekrar duymak ÇOK HOŞUMA GİDİYOR...!!!

BAZILARI DEĞİŞMEZ

Elazığ merkezli şiddetli bir deprem yaşandı.

Enkaz altında kalanlar, bu kış soğuklarında dışarda sabahlayanlar, vefat edenler, yaralılar…

Gerçekten insani değerlerini yitirmemiş herkesin içi yandı ve neler yapabileceğinin telaşına düştü.

Kısa sürede yardımların ulaştırılması, enkaza müdahaleler, yardım etmek için çaba harcayanlar…

Allah’a şükür içimizde halen “insanlar” çoğunlukta dedik ve diyoruz.

Ama böyle bir facia, böyle bir afet bile bazılarını insani değerlere yaklaştıramadı. Karanlık kalplerinden neşet eden kirliliği sosyal medyaya boca ettiler.

Kimileri meseleyi etnik kökene getirip içindeki pisliği bir daha herkese gösterdi, kimileri de alaycı ifadeler kullandı.

“Enkaz altındayım” mesajları atarak kurtarma ekipleriyle kafa bulan vicdan ve insanlık özürlü tiplere de şahit olduk.

Bazıları hiç değişmiyor.

Meseleyi yine bir fıkra ile daha iyi izah ederiz sanırım.

Bir Temel fıkrası…

Temel ile Cemal oturmuş muhabbet ediyorlardı. Temel’in aklına bir muziplik geldi.

“Biliyor musun Cemal ne düşünüyorum?”

“Ne düşünüyorsun?”

“Sen bir gün gelecek öleceksin. Gömecekler seni ve toprak olacaksın. Rüzgar seni oradan oraya savuracak, üzerine yağmur yağacak ve sen de filiz verip mezarından yeşereceksin. Bir inek gelip seni yiyecek, sindirim sistemine karışacaksın. Daha sonra seni dışkı olarak dışarı atacak. Ben o zaman senin karşına geçip şöyle diyeceğim: Ula Cemal çok değişmişsin.”

Bu kez Cemal başlamış.

“Biliyor musun Temel ne düşünüyorum?”

“Ne düşünüyorsun?”

“Sen bir gün gelecek öleceksin. Gömecekler seni ve toprak olacaksın. Rüzgar seni oradan oraya savuracak, üzerine yağmur yağacak ve sen de filiz verip mezarından yeşereceksin. Bir inek gelip seni yiyecek, sindirim sistemine karışacaksın. Daha sonra seni dışkı olarak dışarı atacak. Ben o zaman senin karşına geçip şöyle diyeceğim: Ula Temel hiç değişmemişsin.”

SEN DE Mİ BRUTUS?

Deprem veya ona benzer afetler olduğunda haklı olarak bütün gözler hükümete çevrilir.

Hükümetin “deprem kuşağında” olduğu bilinen bölgelerde daha sıkı önlemler alması, kentsel dönüşümlerde ranta değil de güvenliğe daha fazla öncelik vermesi noktasında eleştirilerin olması hatta bunun bazı platformlarda hesap sormaya kadar varması gerekir.

Tabi böyle durumlarda eleştiriler yapılırken siyasi rant gayesi güdülmemesine, insani noktadan hareket edilmesine azami dikkat gösterilmesi elzemdir.

Ama bazıları var ki, eleştirileri buram buram nefret ve haset kokar.

Dün bulunduğu makamda eleştiri getirenlere tepki gösterilen bu tiplerin bir anda muhalif dil kullanmaya başlaması ahlaki değil.

Buyurun size bir örnek:

“Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, yaptığı paylaşımda; “Gölcük depreminden bugüne 21 yıl geçti, o günden bugüne Devleti yönetenler ellerini vicdanlarına koysunlar ve sorsunlar: “Kentsel dönüşümle ilgili yaptıklarımız yeterli mi? Ülkemizi ahlaki olarak yönettik mi? Depreme karşı insanımızı ve binalarımızı hazırladık mı? El cevap maalesef!!!” ifadelerini kullandı.

İyi de o sözünü ettiğiniz 21 yılın üçü DSP, on sekizi AK Parti dönemiydi ve bu on sekizin on beşinde siz de vardınız.

Evet, AK Parti de önceki hükümetler gibi deprem önlemleri konusunda başarısızdır. Yapısal önlemler ve denetimler konusunda başarısızdır. Rüşvetle uygun olmayan yapılara izin verilmesinin önlenmesi konusunda başarısızdır.

Ama bu durumda siz de başarısız oluyorsunuz Selçuk Bey!

Çıkın açık yüreklilikle “Hepimiz bu konuda suçluyuz, dürüst davranmadık” deyin biz de sizi takdir edelim.

Ama bu durumda yaptığınıza ancak “Sen de mi Brutus?” diyebiliyoruz.