Fatih Altaylı, Ahmet Hakan’ı eleştirmiş:

“Hürriyet gazetesinin pek sayın genel yayın müdürü Ahmet Hakan Coşkun beyefendi, Kanal İstanbul’u savunmuş ve bu kanalın yapımını doğru bulmayanları eleştirmiş.

Ancak Ahmet Bey’in pek ilginç bir yaklaşımı var.

Meseleyi kendi üzerinden değil, Bülent Ecevit üzerinden savunuyor.

AK Parti’nin yıllardır “çılgın projemiz” dediği projenin aslında 1994 yılında Bülent Ecevit tarafından yapılmış bir proje olduğunu söyleyen Ahmet Bey soruyor: Çok merak ediyorum, Ecevit bugün yaşasaydı, iktidarda olsaydı ve Kanal İstanbul’u yapmaya kalksaydı... Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere bütün Kanal İstanbul karşıtları… Sıkılmış yumruklarla...“Kanal İstanbul cinayettir” diye haykırırlar mıydı? (…)

Sevgili Ahmet Hakan içinden geldiğin kültür nedeniyle bir kişiyi lider diye bellemişsen, onun doğrusuna da yanlışına da sahip çıkmak gerektiğini düşünüyor olabilirsin.

Ama o biat değil, bilim kültüründen gelenler lider dedikleri kişinin hatalarını eleştirebilir, kimi fikirlerine ya da projelerine katılmayabilirler.

Her lider gibi Ecevit’in de doğruları ve yanlışları vardır.

Aslına rücu eden senin gibilerin anlamadığı da zaten budur.”

Gazetelerde polemikler olur da işin içinde Altaylı varsa onun adı polemik olmaz.

Ahmet Hakan, “içinden geldiği kültür” dolayısıyla lider bellediğinin doğrusuna yanlışına sahip çıkıyormuş da “bilim kültüründen gelen” Altaylı, öyle değilmiş. Lider dediği kişinin hatalarını eleştirebilir, fikirlerine katılmayabilirmiş.

Evet evet, şaşırmayın! Bunu diyen bildiğimiz Fatih Altaylı!

Daha bu yakın zamanlarda bir programda görüşü eleştirilince sunucu Hande Sarıoğlu'na "Ben burada sanki adaletsiz bir adamım ve ahlaksız bir adamım... Ahlaksızca kendi takımımı koruyorum..” diyerek yayını terk eden Altaylı…

Altaylı ve bilim kültürü…

Başörtüsü mücadelesinde yer alan kadınlara iğrenç hakaretler eden ve merhum Hasan Karakaya’dan ağzının payını fazlasıyla alan “bilim kültürü” gazetecisi Fatih Altaylı…

Fatih Altaylı’dan gördüğümüz kadarıyla “bilim kültürü” baskıcılığı, yasakçılığı, dayatmacılığı, ihbarcılığı da bünyesinde barındırıyormuş.

İnanmıyor musunuz?

Buyurun size 3 Mart 1997 tarihli “Yeni vatandaşlık görevim” başlığıyla Fatih Altaylı yazısından bir bölüm:

“Kendime yeni bir iş buldum.

Bundan böyle kılık kıyafet kanununa aykırı olarak dolaşanları, kolundan tuttuğum gibi karakola götüreceğim.

Evlerini polise göstereceğim. Otomobilde görürsem plakalarını alıp bildireceğim.

Yapılan işlemi savcılığa kadar takip edeceğim.

Yok yok, savcılıkta da takip edeceğim.

Hırsız yakalatmak iyi de, bu kanun tanımayanları yakalatmak mı kötü?”

Dediğini de yaptı ve ihbar etti.

Hakaretler etti, yaftaladı.

Bu arada hiçbir eleştiriye tahammül etmedi.

Levent Kırca ile olan atışmaları nasıl bir üsluba sahip olduğunu göstermesi açısından iyi bir örnektir.

Bir programda bir izleyicinin 28 Şubat’ı hatırlatması üzerine kullandığı ifadeler ise “bilim kültürü”nden gelen birinin dil ve üslubu konusunda yeterince fikir verir sanırım: “Bana yediremezsiniz, ben yeni yetme dangalaklardan değilim. Çıkıp da birinin adına bağıran salaklardan değilim. Siz donunuza ederken ben gazetecilik yapıyordum."

Bilim kültürü, “tek adam”cılığa sorgusuz sualsiz bağlılığı da gerektiriyor, diyeceğim; ama itiraz edecek Altaylı.

Hatta Altaylı’da sorgusuz sualsiz bağlandığı liderini kendine her açıdan benzetme çabası bile vardır.

Mesela bundan 1,5 sene kadar önce “Ata'mızın hangi kulübe gönül verdiği tartışmalarını sona erdiren belge” diye bir şey paylaşmıştı Altaylı. Belgeye göre Ata’sı kendisiyle aynı kulübe, yani Galatasaray’a gönül vermişti.

Ama Murat Bardakçı işi bozmuş, Altaylı'nın yayınladığı belge için, "Bu mektup maalesef sahtedir! Üstelik sahte olmakla kalmamakta; büyük, çok büyük bir cehalet örneği hâlinde arz-ı endâm etmektedir" demişti.

Böylece “Bilim kültürü”nden gelmenin bir özelliğini daha öğrenmiştik.

Son bir söz de Ahmet Hakan’a…

Ne yaparsan yap yeni mahallene göre sen bir “yanaşma”dan başka bir şey değilsin.

Bir gün Rahmi Turan sana bunu hatırlatır, bir gün Fatih Altaylı.

Magazin gündemine gelmek için olmadık şaklabanlıklar yapanlar hakkında iki cümle yazdığında onlar bile “eski mahalleni” hatırlatıp laf atıyorlar.

O yüzden vazgeç!

“Günah işleme özgürlüğümü kullanıyorum” diyeceksin; ama artık yeter.

“Günahtan tevbe etme özgürlüğünü kullan” ve bir daha da dönüp bakma geriye.