SİYASET GEMİSİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşma çok sayıda takdir, bir miktar da tepki aldı.
Cunta Mısır rejiminden ve Siyonist terör çetesinden sert eleştiriler geldi; ama en ağır hakaretler körfez medyası tarafından yapıldı.
Herkes bu konuşmaya odaklanmışken sanırım bir ayrıntı gözden kaçtı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'den dönmeden önce Fox News televizyonuna gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Son derece ilginç açıklamalardı.
Erdoğan "Ticaret hacmini artırmak istediğinizi söylediniz ancak S-400'lerin alınmasıyla ilgili ABD tehditlerini göz ardı ettiniz, F-35 savaş uçaklarının programından çıktınız. Neden böyle oldu?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"ABD'nin S-400 ile ilgili yaklaşım tarzını hiçbir zaman tehdit olarak görmedim. Niçin? Çünkü biz patriotları Sayın Obama döneminde istedik ama bize Patriotlar noktasında, 'Kongre izin vermiyor' dediler ve bize vermediler. Sonra Sayın Trump'tan da talepte bulundum; ama maalesef Sayın Trump döneminde de alamadık. Şu anda özellikle bizim savunma noktasında kendi ihtiyaçlarımızı karşılama durumumuz söz konusu değil mi? Bunun için de savunma sistemleri noktasında Rusya ile böyle bir adımı atmak durumunda kaldık."
İlginç bir açıklama da Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) tarafından düzenlenen 10. Türkiye Yatırım Konferansı gala yemeğinde geldi. Cumhurbaşkanı şunları söyledi:
“Son dönemde de Türk-Amerikan ilişkilerinin ciddi şekilde test edildiği bir süreci hep birlikte yaşadık ancak değerli dostum Başkan Trump’la aramızda tesis ettiğimiz yakın diyalog ve iletişim sayesinde, bu sıkıntılı süreci aşıyoruz. Tabii bu birilerini de rahatsız ediyor veya kıskandırıyor. İki lider olarak ülkelerimiz arasında pozitif gündeme odaklanmak istiyoruz. Bu pozitif gündemin en önemli unsurlarından biri de ekonomik ve ticari ilişkilerimizin gerçek potansiyeli yansıtacak düzeye ulaştırılmasıdır.”
Erdoğan gerek söyleşide gerekse de yaptığı konuşmalarda Amerika’nın FETÖ’ye sahiplik etmesinden duyduğu rahatsızlığı da dile getirdi; ama uzun bir aradan sonra tekrar dile getirdiği şu cümlesi dikkat çekiciydi: “Zira biz her şeyden önce stratejik ortağız.”
Anlamaya çalışalım.
Amerika, Türkiye’de darbe yapmaya çalışan, uçaklarla meclisi ve halkı bombalayan bir yapıya sahip çıkıp onları koruyor mu?
Koruyor.
Amerika, Türkiye’nin en önemli güvenlik sorunu olarak gördüğü Pkk ile mücadelesinde bırakın destek vermeyi, örgütü silahlandırıp eğitiyor mu?
Eğitiyor.
Amerika yaptığı anlaşmaların aksine Türkiye’nin parasını verdiği uçakları vermekten vazgeçiyor mu?
Vazgeçiyor.
Şimdi söyleyin Allah aşkına, nedir bu “stratejik ortaklık” denen sihirli kelime?
FETÖ’yü, PYD-Pkk’yi, 15 Temmuz darbe girişimini nereye oturtacaksınız?
Bunlar da tehdit değilse o zaman tehdit nedir?
Hem bölgenin çıbanbaşı Siyonist çeteye her türlü destek verilecek, hem FETÖ’ye ev sahipliği yapılacak hem de Pkk silahlandırılıp eğitilecek ve “ortaklık” devam edecek öyle mi?
Pardon “stratejik ortaklık” olacaktı.
Daha önce “Stratejik Derinlik”in göz gözü görmez bir bataklığa dönüştüğünü gören bizler “Stratejik ortaklık” türü laflar konusunda biraz temkinliyiz herhalde.