SİYASET GEMİSİ

Seçime yaklaşıldıkça Meral Akşener de garip laflar etmeye başladı.

Her konuya giriyor.

Güya ironi yapıyor; ama bu arada kendisine destek vermek için gelenler “terörist” diye hitap ediyor.

Bu hafta bir konuşmasında Cuma hutbesine değinen Akşener, "18 Mart Çanakkale Zaferi için diyanet hutbe hazırlıyor, içinde Atatürk’ün adı yok. Çanakkale Zaferi Atatürk demektir." ifadelerini kullandı.

Atatürk’ün Çanakkale’de ne ifade ettiği konusu tartışmalı bir konu; ama biz o konuya girmeyelim. Bizi daha çok “Cuma hutbesi” ve “Atatürk” kelimelerinin yan yana gelmesi ilgilendiriyor.

Geçen gün Atatürk üzerinden iyi para kazanan Yılmaz Özdil de bu konuya girmiş ve şunları söylemişti:

"Hutbede güya birlik ruhu anlatıldı; ama Türkiye'nin çimentosu olan,  bu milletin yüce Ata'sı, Atatürk yok sayıldı."

Önce şu konuda anlaşalım:

Hutbe ve Halife kelimeleri arasında ciddi bir ilişki var.

Tarihte kendi adına hutbe okutan padişahlar varsa da esas olan hutbenin Halife adına okutulmasıdır.

Halifelik yaklaşık yüz yıl önce kaldırıldı ve o yüzden bu gelenek devam etmiyor; ama halen Mindanao’da ve Sumatra adalarında Osmanlı Halifesi adına hutbe okutulduğu söyleniyor.

Şimdi Yılmaz Özdil ve Meral Akşener’e şunu sormak istiyorum:

Sizler halifeliği kaldıran birinin adına hutbe okutturmak isteyerek insanların değerleriyle alay etmek mi istiyorsunuz yoksa…

Yoksa öldükten 71 yıl sonra Atatürk’ü halife ilan etmek mi istiyorsunuz?

Niyetiniz ne ise açık açık söyleyin.

***

Tabii çelişkiler sadece siyasiler ve gazetecilerle de sınırlı değil.

Buyurun size 18 Mart Çanakkale zaferiyle ilgili bir gariplik daha…

Avcılar Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde organize edilen törene her ne hikmetse Avcılar Askerlik Şubesi Başkanı Albay Önder İrevül de katılmış.

Albay İrevül, Barış Manço Kültür Merkezi’nde düzenlenen programda Çanakkale Şehidleri için okunan duada Mustafa Kemal’in adı geçmediği için sahneye çıkıp dua okuyan öğretmene müdahale etmiş, ardından da salonu terk etmiş.

Siz de sanırım benim gibi “Neler oluyor?” diye düşünüyorsunuz.

Öyle ya “Kemalist devrim” dini sosyal hayattan uzaklaştırmak için dünya kadar düzenleme yaptı ve bunun için son derece şiddetli bir davranış sergiledi.

Asimilasyonla, faşist sistemlerden apartılmış uygulamalarla “Tek ulus” oluşturma projesini de uyguladı, “Türkçe ezan”, “Türkçe Kur’an” gibi girişimlerle dini alanı da tahrip ederek kontrol etmek istedi.

Cenazelerde Chopin’in “cenaze marşı çalındı, fatiha okumak yerine saygı duruşu ritüeli ikame edildi.

Şimdi bir asker çıkıp “Kemalist devrim”in hilafına saygı duruşu ile yetinmeyerek neden Atatürk için fatiha okunmadığına itiraz ediyor.

Peki, Atatürk ister miydi ruhu için fatiha okunmasını?

Şimdi bilmem; ama ölmeden önce herhalde istememiş olacak ki, saygı duruşu ritüelini getirmiş.

Peki bu ısrar niye?