SİYASET GEMİSİ

SİYASETTE SANAT DİLİ

CHP milletvekili Mehmet Bekaroğlu, meclisteki konuşmasında Ak Partililere hitaben şöyle demiş: “Millî Görüş ütopyaydı, siz ise distopyasınız.”

Sanat ve edebiyatın siyasette konuşulması önemli; belki ortama biraz kibarlık katar.

Doğrusu söyleyeni ve nereden söylediğini görmesek  “İlginç bir tespit” diyeceğiz; ama öyle değil.

Önce o iki kavrama bakalım:

Ütopya, gerçekte mevcut olmayan, ileriye yönelik tasarlanan ideal toplum biçimi anlamına geliyor.

Distopya, ütopyanın tersi olarak otoriter ve baskıcı bir sistem olarak ifade edilir.

Ütopya, insanların mümkün olan en ideal ve en mükemmel yaşama sahip oldukları bir toplum ya da topluluktur. Buna karşılık, “distopya” çoğu insan için son derece tatsız yaşam ve çalışma koşullarının olduğu bir yeri vurgulamaktadır.

M. Bekaroğlu, Milli Görüş partilerinde uzun yıllar siyaset yapmış, vekil olmuş bir isim. 1999`da milletvekili olmuş ve en son 2014`te Saadet Partisinden belediye başkan adayı olmuş.

Şimdi CHP milletvekili…

Murat Bardakçı`nın aktardığına göre İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif`i bile “mürteci” diye fişleten, kitaplarını imha ettiren, siyasi muhaliflerini komplolarla tasfiye ettiren CHP…

Bana “çok eskiye gittin” diyebilirsiniz. Buyurun size yeni bir olay.

2008 tarihli bir İHA haberi:

“CHP KÖŞK'TEN DE ONAY ALAN BAŞÖRTÜSÜ KANUNUNU ANAYASA MAHKEMESİ'NE GÖTÜRDÜ.

Başvuru dilekçesinde 98'i CHP, 13'ü DSP ve Tunceli bağımsız milletvekili Kamer Genç'le birlikte 112 milletvekilinin imzası yer alıyor.

Dava dilekçesi, CHP Genel Sekreteri Önder Sav ve Grup Başkanvekilleri Kemal Anadol, Kemal Kılıçdaroğlu ve Hakkı Süha Okay tarafından Anayasa Mahkemesi'ne verildi.”

Şimdi Mehmet Bekaroğlu beyefendiden rica ediyoruz. Bize bu ütopya-distopya arasında CHP için nasıl bir tanımlama yapıyor, izah etsin?

Ben bu arada kanaatimi paylaşayım.

CHP`de ütopya-distopya iç içe geçmiş durumda.

Ekspresyonizm olmaz, fazla “kişisellik” içerir ve bu CHP`nin “halk”çılığına yakışmaz.

Fütürizm, statükocular için fazla anarşik…

Acaba biraz kübizm biraz da sürrealizm mi kokuyor?

ŞİKAYET MAKAMINDA DEĞİLSİNİZ

Hazine ve Maliye bakanı Berat Albayrak ekonomi forumunda gündemi değerlendirirken şu sözleri de sarf etmiş:

"Yapısal adımları atarken, fırsatçılarla, stokçularla mücadelemizi de en üst seviyede sürdüreceğiz. İşte sadece son bir-iki günde Polatlı'da yapılan denetimlerde çıkan netice. Arkadaşlar 24 deponun sadece 3'ünde satış yapıldığını tespit ettiler. 24 depoda bakıyorsunuz 50 bin tondan fazla soğan depolanmış ve satılmıyor.

Yapılan incelemeler ve görüşmeler sonrasında, sadece Polatlı coğrafyasında 200 bin ton civarı soğanın 'fiyatlar yükselir' beklentisi ile depolarda tutulduğunu tespit ediyorlar. Bu manada fırsatçılığa ve stokçuluğa asla izin vermeyeceğiz."

Sonra bu konuyu cumhurbaşkanı da gündeme getirdi.

Uzun süredir stokçular, spekülatörler ve manipülasyonda bulunanlardan söz ediliyor da nedense kimse teşhir edilmiyor.

Kamuoyu adına soruyoruz:

-Fırsatçı ve stokçularla “en üst seviyede” mücadele ediyorsunuz da bu neden halka yansımıyor?

-Soğan stoklayanları tespit ettiniz de ne işlem yaptınız? Size yakın bir haber sitesi “Cesur savcı” arayışına çıkmış da…

-Kimi stokçuları “size yakın” diye görmezden geldiğiniz doğru mu?

-Petrol fiyatlarının düşmesi neden mazotu değil de sadece benzini etkiliyor? Mazotun düşmesi doğrudan nakliyatı etkilediği için bu, her şeyin ucuzlamasını beraberinde getirmez mi?

-Hala çözüm makamında olduğunuzun farkında değil misiniz? Sizin şikayete hakkınız var mı?

TOMA SAYISINDAKİ ARTIŞ

Emniyet  Genel Müdürü Celal Uzunkaya, yaptıkları çalışmaları anlatmış.

Bu kapsamda çevik kuvvet ekiplerinin kullandığı Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı (TOMA) sayısının yüzde 77,  Zırhlı müdahale araçlarının yüzde 60, zırhlı personel taşıyıcı araçlarının ise yüzde 87 arttırıldığını açıklamış.

Bu oranlar size de biraz fazla gelmedi mi?

Yani enflasyonun bile 25-30 bandında olduğu bir dönemde yüzde 77 artış…

Biliyorsunuz bu olaylar daha çok gösteriler, mitingler, protestolar gibi toplumsal olaylarda kullanılıyor.

Acaba, diyorum, büyük toplumsal kalkışmalar mı bekleniyor?

 

YAKIP YIKAN ÖZGÜRLÜK

CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Gezi, bu ülkenin özgürlük sesidir. Gezide bu ülkenin gençleri bir diktatöre diz çöktürdüler" demiş.

Sanırım “diktatör” diye Erdoğan`ı kast ediyor. Bununla birlikte ya Gezi meselesini unutmuş ya da zaten meseleyi de tam anlamamış.

Gezi Parkı olayları sırasında “Sizi anlıyoruz” türünden açıklamaları yapanlar Abdullah Gül ile Bülent Arınç idi. Erdoğan, hiçbir zaman geri adım atmadı ki…

Tabii Kemal Bey “Diz çöktürme”nin ne anlama geldiğini de izah etseydi mesele daha anlaşılır bir hal alırdı.

Bir de Kılıçdaroğlu “Gezi, bu ülkenin özgürlük sesidir” demiş.

291 işyerinin tahrip edildiği, 116 polis aracı, 41 ambulans ve 271 aracın kullanılamaz hale geldiği bir süreç…

Vahşi bir özgürlük, vahşi bir ses…

Biz o sesin benzerini 6-8 Ekimde de duyduk maalesef.