Meselemiz Muharrem İnce.

Uzun bir süredir CHP`de Kılıçdaroğlu`na karşı başkanlık mücadelesi veriyor.

Malum, Kemal Beyin en önemli özelliği çok kolay bir şekilde “çark etmesi”…

Bu “önemli” siyasi haslet Muharrem İnce`ye de sirayet etmiş.

Birkaç örnek vereyim.

Cumhurbaşkanlığına aday olduğunda Kılıçdaroğlu`na karşı aday olmayacağı sözünü vermiş İnce. Ama aldığı oy CHP`nin oyundan fazla olunca “istemem yan cebime koy” misali ekibini harekete geçirdi ve kongre için imza toplamaya başladı. Yüz seksen derecelik bir çark…

Seçim döneminde Erdoğan`ı alkışlayan bir general için “Apoletlerini sökeceğim” dedi, sonra “yanlış yaptım” dedi, en sonra da “Hayır, yanlış yapmadım” dedi. Yani bu kez çarkın oranı iki yüz yetmiş dereceyi buldu, üç yüz altmışa yaklaştı.

Kongre tartışmaları sırasında kendisine “Belediye başkanlığı adaylığı” sorulduğunda reddetti; ama şimdi “olabilirim” diye sinyal veriyor.

Demek ki bazılarını “yol arkadaşlığı” siyasi tavırların gelişmesi ve yerine oturmasında çok etkili oluyormuş.

Evet, eskiler çok güzel söylemiş.

“Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan…”

CUMHURİYET

Cumhuriyet gazetesinin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı`ndaki yönetim değişikliğinin ardından gazetede çok sayıda kişi ya istifa etti ya da işlerine son verilerek gönderildi.

Kimileri gazetenin “Tekrar Atatürkçü çizgiye” geldiğini yüksek sesle söylüyor.

Hükümete yakın çevrelere göre gazetedeki PKK ve FETÖ taraftarı kişiler tasfiye edildiği için operasyon iyi oldu, çünkü “Kemalistlerle yurtseverlik temelinde” uzlaşılabilirdi.

Kimilerine göre ise gazete liberal değerlerden uzaklaştı ve yavaş yavaş “Erdoğan`ın kontrolüne” girmeye başladı.

Gazeteden ayrılanlardan biri de bir dönem Yazı İşleri Müdürlüğü de yapmış olan Aydın Engin.

Aydın Engin, gazetenin çok zikzaklı bir geçmişinin olduğunu şu sözlerle ifade etti:

“Cumhuriyet, şanlı olduğu kadar karanlık sayfaları olan da bir gazetedir. Örneğin, şair Nazım Hikmet`in fotoğrafını üstüne tükürülmesi için bastıklarını söyledikleri de olmuştur; faşist İtalya`ya selam yollayan manşetler yaptıkları da… Gazetelerin tarihlerinde böyle zikzaklar olur. Ama Cumhuriyet`te bu daha serttir. Gazetede her dönem nasyonalistlerle özgürlükçüler arasında bir ayrışma vardı. 90`lı yıllarda yazı işleri müdürlüğü yaptığım dönemde de çok yaşadım.”

İlginç bir tartışma…

Aslında tam da Milli Eğitimde “Atatürkçülüğün yeniden öne çıkarıldığı” bir dönemde, faşist zihniyetin ürünü “Andımız” türü ritüellerin geri gelmesinin istendiği bir dönemde Cumhuriyet`in “asli kodlarına” dönmesi “yeniden devlet gazetesi” olmasını da beraberinde getirebilir.

Dini değerlere düşman da olsalar önemli değil, yurtseverdirler ya!

Ve ey muhafazakar siyasetçiler!

Ne mutlu size! Çünkü bu başarı sizin eseriniz!

 

ESAD`IN MEŞRUİYETİ

Bazıları son zamanlarda “Esad ülkenin meşru lideri ve isyan edenleri imha etmeye hakkı var” anlamına gelen bir şeyler söylüyorlar.

Eğer yönetimde bulunuyor olmak “meşruiyet” anlamına geliyor ve yönetime karşı çıkanlar da “Asi” olarak tanımlanıyorsa bu çok problemli bir zihin yapısını yansıtır.

Yani Mübarek meşru, onu deviren Mısır halkı asi,

Zeynelabidin bin Ali meşru, Tunus halkı asi,

Şah Pehlevi meşru, İran halkı asi,

Atatürk meşru, Şeyh Said asi…

Öyle mi?

Bir de şuna bakmak gerekir.

Sisi başardığı için meşrudur bu zihniyete göre. Eğer başaramasaydı bir asi olacaktı.

Meseleleri ilkelere göre değil de sonuçlarına göre değerlendirme garabeti…

Bunlar bir yana bir de şu var.

Meşru, “şeriate uygun” demektir.