SİYASET GEMİSİ
BİR ELDE KUR`AN BİR ELDE NUTUK
Seçim kararı alındığında “Ramazan ayı seçimleri nasıl etkileyecek?” diye sormuş ve merakla beklediğimizi belirtmiştim.
Doğrusu kalplerin yumuşadığı bu mübarek ayın siyasetçilerin dili üzerinde de etkili olmasını umuyordum; ama açıkçası böylesini beklemiyordum.
CHP milletvekili Tuncay Özkan`ın bir televizyon programında sarf ettiği sözler…
"Bizim bir elimizde Kur'an, bir elimizde Nutuk, gönlümüzde iman, aklımızda bilimle geliyoruz"
“Kur`an ve Nutuk`u nasıl uzlaştırmış?” diye sormuyorum ve sanırım sorma gereği de yok! Dikkati çekmesi gereken şey Tuncay Özkan gibi birinin bunu zikretmesi ve CHP tabanındaki laikçi Kemalist kesimden kimsenin buna tepki göstermemesi…
Öyle ya K. Karabekir`in aktardığına göre Kur`an tercümeleri konusu tartışılırken “Nutuk`un yazarı” şunları söylemişti: “Evet Karabekir, Arap oğlunun (haşa Peygamberimizin) yavelerini (saçmalıklarını / yalanlarını) Türk oğullarına öğretmek için Kur`ân`ı Türkçeye tercüme ettireceğim. Ve böylece de okutacağım. Ta ki budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler…” (Kazım Karabekir anlatıyor, Uğur Mumcu, PDF, syf:51)
Bir elde Kur`an bir elde Nutuk öyle mi?
“Kaç kişi böyle düşünüyor, bunların kaçı samimi?” gibi bir test yapma imkanımız yok!
Benim aklıma hemen bizkackisiyiz.com kampanyası geldi.
Tuncay Özkan bir ara parti kurma fikriyle öyle bir kampanya yapmıştı; ama sonucunu, yani “kaç kişi olduklarını” kamuoyuyla paylaşmamıştı.
Kendisinden şimdi yine öyle bir kampanya bekliyoruz.
Evet, gerçekten de kaç kişisiniz?
***
Muharrem İnce üzerinden devam etmek istiyorum.
Seçim çalışmalarına Hacı Bayram Veli camiinde Cuma namazı ile başlama, dua görüntüleri verme, dini terimler kullanma…
Ve bizi çok şaşırtan son açıklamalarından biri…
"Hiçbir mitingime Ayet-el Kürsi okumadan başlamam. Bunlar benim inançlarım, isteyen beğenir isteyen beğenmez.
Üniversite yıllarında da böyleydim ben. Sol grubun içindeydim, lakabım ‘hacı`ydı. Kendime göre değerlerim var. Bunları kimseyle tartışmam, sorgulatmam. Kimin, ne düşündüğü umurumda değil.”
Böylece “Hacı” Muharrem`in üniversite yıllarında inanç değerlerine önem verdiğini de öğrenmiş olduk.
Üniversiteden sonra öğretmenlik yaptığını biliyoruz; ama sanırım milletvekilliği döneminde bir şaşılık başlamış ve İnce halkın inanç değerlerine biraz yan bakmaya başlamış.
Bakınız basından bir alıntı yapıyorum:
“Aynı dönemde Muharrem İnce`nin Milli Eğitim Bakanlığı`nın cevaplaması için TBMM Başkanlığı`na verdiği soru önergesi dikkat çekiyor.
Soru önergesinde İnce, 3 Aralık 2005 tarihinde Yalova Atatürk İlköğretim Okulu öğrencilerinin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinde camiye götürülmesini ve burada abdest alıp namaz kılmalarını konu edinerek bu olayın “irticai faaliyet” olduğunu ve soruşturma açılması gerektiğini belirtiyor.
İnce, soru önergesinde özetle şu ifadeleri kullanıyor:
– Öğretmenin bu dersi bu şekilde yapmasının müfredat ve yasalarda dayanağı var mısır?
– Ders programında, namaz kılma ve abdest alma etkinlikleri var mıdır?”
Dersin ismi “Din Kültürü ve Ahlak bilgisi” ve bu ders kapsamında görevini yapan bir öğretmen hakkında soru önergesi vermiş “öğretmen” Muharrem İnce.
Evet, ders kapsamında öğrencilerin;
Camiye götürülmesi,
Namaz kılma ve abdest alma etkinliğinin yapılması,
Muharrem İnce`ye göre “irticai faaliyet” kapsamında imiş.
Evet, ne düşünüyorsunuz “hacı” Muharrem için?
Fazla düşünmeyin, derim, neticede benimle aynı yere geleceksiniz.
“Hacı” Muharrem, Din Kültürü öğretmeni işini eksik yaptığı için “irticai faaliyet” kapsamında soruşturulmasını istemiş olamaz mı?
Tabii ya!
Her mitinge “Ayet-el Kürsi” okuyarak başlıyorsa bir hikmeti vardır.
Din Kültürü öğretmeni, eğitim faaliyetlerine “Ayet-el Kürsi” okuyarak başlamadığı için hatalı davranmış ve “Hacı” Muharrem onun soruşturulmasını istemiş.
Meseleye bir de böyle bakmayı deneyebilirsiniz.