Suudi veliaht prensi Muhammed bin Selman, Mısır`da Cuntacı Sisi`yi ziyaretinde içindekileri ortaya dökmüş. Suudi prens, Türkiye, Katar ve İran için “şeytan üçgeni” ifadesini kullanmış.
Katar`a “söz dinlemez çocuk” muamelesi yaptığı ve Katar da kendisini dinlemediği için öfkeli, bunu anladık.
İran`a olan düşmanlık “mezhebi” sebeplerden kaynaklanıyor, onu da anladık.
Türkiye, İhvan ve HAMAS`a barınma imkanı sağladığı için Prens rahatsız oluyor.
Bu üç ülkeye “şeytan üçgeni” diyor.
Burada bazılarınca anlaşılmayan şey şu: Neden israil`e yönelik bir tepki yok!?
Demek ki, Prensin “ılımlı islam”ı israil`i tehdit olarak görmüyor.
Bir de şu ayrıntıları gözden kaçırmamak lazım.
Prens, İngiltere ile beraber “ılımlı islam” için çalışacaklarını söylemiş.
Ama nedense İngiltere`de bu konuda aydınlar ve akademisyenler yerine “istihbarat birimleri” ile görüşecekmiş.
***
Haber basında şöyle geçti: “CHP`li 48 milletvekili ortak bir açıklama yaparak 10 Mart`ta yapılacak tüzük kurultayında oylanmak üzere hazırlanan parti tüzük taslağına karşı çıkıp yönetimde demokratikleşme adımı atılmasını istedi.”
Şimdi hemen bazıları “CHP`de demokratik bir ortam var, farklı görüşler olabilir” diyebilir; ama sorun şu ki, bu 48 vekil partinin yeni tüzük ile “demokratik” yoldan sapacağını iddia ediyor.
Bu arada Kemal Bey`in kızdığı ve itirazcıları “yapmadıkları ödemelerden dolayı” uyardığı bilgisi düştü medyaya. Kemal Bey hepsini not etmiş!
Tabii tam da ittifak tartışmaları yapılırken bu yaşananlara anlam veremedi birçok kimse.
Ama bu geçmişi fazla bilmemekten kaynaklanıyor.
CHP`de bir süredir “hizip kavgaları” yaşanmıyordu; ama bu geçici bir şeydi. Genel başkan`ın “düşük profil” ortaya koyduğu dönemlerde “hizip kavgalarının” kendini göstermesi kaçınılmazdır.
CHP aslına dönüyor.
***
Türkiye sınırını geçtikleri için tutuklanan Yunanistan vatandaşı iki askerin durumu belirsizliğini koruyor.
Yunanistan meseleyi basit bir “yanlışlıkla sınırı geçmişler” ile kapatmaya çalışırken, Türkiye tarafı olayı bir “casusluk” olarak yansıtma gayretinde.
İngiliz basını Türkiye`nin Yunanistan`a iltica etmiş FETÖ mensuplarıyla “takas” konusunu gündeme getirebileceğini yazmış.
AB ne diyeceğini bilmiyor.
Aslında meseleyi Yunanistan eski Dışişleri Bakanı Dora Bakoyannis, özetlemiş: "Tüm bu yaşananlardan dolayı derin bir endişe duyuyorum. Türkiye'de hava çok değişti. Erdoğan, 10 yılki öncekiyle aynı insan değil. Tamamen öngörülemez bir kişiye dönüştü."
Bundan şunu anlıyoruz:
Yunanistan endişeli.
Erdoğan “10 yıl önce” ile aynı kişi değil.
10 yıl önce Türkiye`de “kolay” bir hava ve “öngörülebilir” bir Erdoğan vardı.
***
Bazen öyle şeyler yaşanır ki, ölüm bile basit kalır.
Suriye`den insanlar sadece savaştan kaçmıyor.
Geride kalanlar eğer bu yüzyılın en büyük zalimi Esad`ın taraftarı değilseler akıl almaz işkencelere maruz kalıyorlar. Kadınlara karşı tecavüz sistematik biçimde ve bir işkence aracı olarak kullanılıyor.
Binlerce kadın bu ırz düşmanı alçakların zulümlerine maruz kaldı.
İşte şimdilerde bir “Vicdan konvoyu” yola çıktı, o mazlumların seslerini duyurabilmek, alçaklıkta, zulümde sınır tanımayan zalimleri deşifre etmek için.
Dünyanın her yerinden kadınlar var bu konvoyda; ama belki de en anlamlı kafile Bosna`dan gelenler…
Herhalde Bosna`da yaşanan Sırp vahşetinden sonra kimse bir daha bu ölçekte insanlık dışı bir tablonun ortaya çıkacağını tahmin etmemişti.
Suriye`de yaşananlar hiç kimsenin vahşet ve alçaklıkta ulusal-sol ideoloji ile yarışamayacağını net bir şekilde ortaya koymuştur.