Günümüzün en önemli sorunlarından biri eşitlikçi bakış açısı. Eşitlik denilince her şeyin bu zeminde çok rahat çözüleceği düşünülür. Bu böyle midir? Değil. Niçin? Çünkü bu sorun yüz yıllarca tartışılmış, tam bir çözüm bulmamıştır. Bu konu tekrar siyaset felsefesinde Saintsimon ve K. Marx tarafından dile getirilmiş, her şeyin ortak paydada çözülebileceği izah edilmeye çalışılmış; fakat bu anlayış da sorunu çözememiştir. Sebebine gelince çalışan ile çalışmayanın ne kadar verimli çalıştığına bakılmaz, cinsiyete bakılmaz, kiloya bakılmaz. Bakış böyle olunca adalet geri planda kalır.
Nasıl mı?
İki kişiye iş verdiğimizi düşünelim: Bu iki insan akşama kadar çalışsın, gün bitiminde her ikisinin hakkını eşit verelim; bunların hakkı da bir ekmek olsun, ekmeği getirip eşit bir şekilde böldüğümüzde her ikisine eşit davrandık mı? Evet. Eşitlik oldu mu? Evet. Adalet oldu mu? Hayır. Niçin? Çünkü kilo farkı olabilir, biri doyarken biri doymadı. Demek ki adalet farklı bir şey, adalet eşitliği kapsayan bir kavram.
Bu eşitlik hastalığımızı ailevi durumlarda da ön plana çıkarıyor muyuz?
Bayanlar, erkeklere ‘`Biz de sizin gibiyiz, bizim sizden ne eksikliğimiz var?`` Nerden nereye... Biz de arabaya bineceğiz eee güzel. Siz ne yapıyorsanız biz de onları yapacağız. Falan kişinin eşi şöyle giyiniyor, ben de giyinecem falan kişinin eşi şöyle davranıyor; ben de davranacağım. Biz hep sizi dinledik de ne oldu bir kıymetimiz yok. Falan kişi eşini dinlemiyor, bak ne kadar kıymeti var. Ya siz ya siz.
Falan kişi evine şunu almış, bunu almış ya sen ya sen diye sorular uzar gider. Gençliğimizin zihniyetini sorularla çalan anlayış, bu defa aileleri sorularla bitirmeye çalışıyor. Böyle soruları aklına getiren bacılarım, şunu sorun kendinize eşim ahlaklı mı? Ailesi için gayret ediyor mu? Hayır işlerinde beni kısıtlıyor mu? Misafir ağırlamama yardımcı olup beni kıymetlendirip şereflendiriyor mu? Aileme karşı saygılı mı? Bu tür soruları sormak lazım.
Daha önceleri Allah korkusu olsun, ahlaklı olsun denilirken aileler daha mutlu değiller miydi?
Şimdi ise bu kadar altını olsun, evi olsun, işi olsun; kaynanam olmasın, kayın babam olmasın olsa da gelip gitmesin ya da çok nadir gelsin gitsin demek ne kadar adalete sığar, kendi çocuklarının yanında eşine değer vermeyip erkek tarafını sürekli kötü gösterip kendi ailesini öne çıkaran bacılarım, yapmayın. Siz de böyle yaparsanız yeni nesil nasıl yetişecek? Unutmayın ki sizler de kaynana olacaksınız sizler de evlatlarınıza gidip gelmek isteyeceksiniz, bırakın bu eşitlik anlayışını adil olunuz. İnanın ki adil olmadıktan sonra umreye gitmekle hafta içi oruç tutmakla parti çalışmalarında görülmekle mutluluğu yakalayamazsınız.
Kendi evinde mutluluğu elde etmeye çalışan bacılar, çocuklarını ahlaklı bir şekilde yetiştirmeye çalışan bacılar, her türlü sıkıntıya sabreden bacılar; inanın ki gün gelecek insanlar sizi mumla arayacak eşitlik onların olsun, mutluluk sizin olacaktır. İnanın ki sizler her türlü ödüle layıksınız. Rabbim sizlerin sayısını arttırsın.
Çocuklarımızı yetiştirirken ne olur eşitlikten yola çıkarak değil, adaletten yola çıkarak çocuklarımızı cinsiyetine uygun yetiştirelim. İnsanlar ayrı iki cins olarak yaratılmışlardır. Sorumlulukları, üstleneceği görevleri, yapıları ve yaratılışları açısından kızla erkek birbirinden farklıdır. Onların terbiyeleri de farklı olmalıdır, oyuncakları, giyimleri farklı olmalıdır; gelecekte oynayacakları rollere göre yetiştirilip terbiye edilmelidirler.
Selam ve dua ile...