Sosyal yaşam içinde davranış gösteren insanoğlu çoğu zaman yaptıklarına bir türlü anlam veremeyerek kendisini “niçin ve niye”lerle sorgular. İnsanoğlu davranışlarına anlam vermek istiyorsa hayat kaynağımız Kur`an`la buluşmalı ve onu pratikleştiren Kâinatın Efendisinin (s.a.s) hayatını okuyup tefekkür etmeli. Çünkü Rabbimiz birçok yerde onun bir rehber ve kılavuz olduğunu açıklamakta. Bizler de bu anlayıştan yola çıkarak Efendimizin pratiklerine bakarak hangi davranışa, hangi olaya; nasıl yaklaşacağımızı nasıl davranış geliştireceğimizi öğrenebiliriz. Çünkü O, en iyi eğitimci, en güzel örnektir. Tarih ve tarihin sayfaları buna şahittir. Tarihin sayfalarına baktığımızda Efendimiz (s.a.s) Mekke`yi fethettiğinde önce insanların içindeki putları yıkmasını istemiş, sonra çeşitli seriyelerle etrafı bilgilendirmiştir. Bilgilendirme aşamasında çeşitli sıkıntılar olmuş mu? Mümkün. Örneklersek: Yanlış anlaşılmadan kaynaklanan bir durum karşısında Halid Bin Velid, hata yapmış ve bu hatasından dolayı Efendimiz üzülerek Allah`a istiğfar etmiştir. Bu hata karşısında Efendimiz (s.a.s) hayvanların içecekleri kaba kadar mağdur olan insanların her türlü hakkını iade etmiştir. O kadar üzülmesine rağmen bir sonraki aşamada yine de Halid Bin Velid`in yeteneklerinden faydalanıp kendisine çeşitli görevler vermiştir. Bu davranıştan anlıyoruz ki insan hata yapabilir, kusur işleyebilir; fakat onların durumlarını gözetip tedavi edilmeleri, kazanılmaları önemli bir olaydır. Bir insanı hatasından dolayı dışlamak, görmemek İslami bir tavır değildir. Mayasında her türlü kazanım olan insanın her şeyi sorgulaması yanlış bir düşüncedir. Bazen bazı davranışların kazanımı Allah katındadır.

Nasıl?

Söylenenlere göre: Yamaç tırmanışı yapmak isteyen genç, bir gün cesaretini toplayarak bir grup tırmanışına katıldı. Tırmanacakları yere vardıklarında, neredeyse duvar gibi dik, büyük ve kayalık bir yamaç çıktı karşılarına. Tüm korkularına rağmen, genç azimliydi. Emniyet kemerini taktı, ipi yakaladı ve kayanın dik yüzüne tırmanmaya başladı. Bir süre tırmandıktan sonra, nefesleneceği bir oyuk buldu. Orada asılı dururken, gruptan yukarıda ipi tutan kişi dalgınlığa düşerek ipi gevşetiverdi. Aniden boşalan ip, hızla gencin gözüne çarparak lensinin düşmesine neden oldu. Lens çok küçüktü ve bulunması neredeyse imkânsızdı. Lens yamacın ortasında bir yerde kalmıştı ve genç artık bulanık görüyordu. Ümitsizlik içinde genç, lensini bulmak için Allah`a dua edebilirdi yalnızca. Ve içten içe düşünüp dua etmeye başladı. “Allah`ım! Sen bu anda buradaki tüm dağları görürsün. Bu dağlar üzerindeki her bir taşı ve yaprağı bildiğin gibi, benim lensimin yerini de biliyorsun. Onu bulmama yardım et.” Patikalardan yürüyerek aşağı indiler. Aşağı indiklerinde, tırmanmak üzere oraya doğru gelen yeni bir grup gördüler. İçlerinden biri “aranızda lens kaybeden biri var mı?” diye bağırdı. Genç sonradan öğrendiğine göre, lensi bir karınca taşıyordu ve karınca yürüdükçe kayanın üzerinde parlayan lens gençlerin dikkatini çekmişti. Eve döndüklerinde genç lensi bulduklarını babasına anlatacak ve bir karikatürcü olan babası da ağzıyla lens taşıyan bir karınca resmi çizerek, karıncanın üzerindeki baloncuğa bunları yazacaktı: “Allah`ım! Bu nesneyi niçin taşıdığımı bilmiyorum. Bunu yiyemem ve neredeyse taşıyamayacağım kadar ağır. Ama istediğin sadece taşımamsa, senin için taşıyacağım…”

Not: Gazetemize yapılan çirkin saldırıyı kınıyoruz. Bu saldırıya verilecek en büyük cevap abone sayımızı artırmak olacaktır.

Selam ve dua ile…