2015 -2016 yılında 2 milyon 255 bin 386 kişi yüksek öğretim sınavına başvuru yaptı. Bugüne kadar en çok başvurulan sınavın olması renkli görüntülere de neden oldu. Kimi aileler, çocuklarıyla sınava girerken kimi ise doğacak çocuğuyla sınava girdi; herkesin hesabı farklıydı sınava hazırlanan öğrencilerin psikolojisine baktığımızda ise bu kadar kişi sınava hazırlıklı girmişse bizler, bu sınavı nasıl kazanacağız? Diye düşünebilirler.
Oysaki bu sayıya baktığımızda sınavsız geçiş hakkını kullanmak isteyenler açık öğretime kayıt yaptırıp okumak isteyenler mesleki ve yetenek sınavlarına girip bir yerleri kazanmak isteyenler ziyadesiyle mevcut. Bu özellikte olanların ortak paydasını düşündüğümüzde sınava başvuranların yarısına yakınının ikinci basamak sınavına girmeyeceğini söyleyebiliriz.
Böylece bir yükseköğretime geçiş sınavını geride bırakırken sınav öncesi ve sonrasında yine merak ve heyecan ön plandaydı. Özellikle ailelerin, eğitimcilerin ve basın mensuplarının sınavdan çıkan öğrencilere: Sınav nasıldı? Sorusunu yöneltmesi bunun işaretiydi. Sınav nasıldı sorusu, her öğrencide göreceli olduğundan herkesin sınava bakışı farklıydı yani verilen her cevabın bir netlik kazanmaması farklı dünyaları yansıtıyordu.
Kimisi, sınavın aşırı kolaylığından söz ederken kimi ise sınavın zorluğuna sitem ediyordu. Farklı görüşleri dikkate alarak bu konudaki bütün araştırmalarımızı yaptıktan sonra bütün verileri elde edip, 2015-2016 yükseköğretime geçiş sınavını analiz ettiğimizde sosyal bilimler testinden coğrafya, din kültürü ve Ahlâk bilgisi bölümü ve matematik bölümü sorularının daha zor olduğuna kanaat ettik.
Farklı bölümlerin zorluğu bizleri şaşırtmadı. Neden? Çünkü her sınavın muhtevasında % 10 gibi bir kısmın çok zor olacağı aşikârdır. Bu da sınavların felsefesiyle alakalıdır. Bu zor kısım çok çalışanları etkilese bile herkes için aynıdır. Burada düşünmemiz gereken tek şey herkes yapabilmiş bizler de yapmışsak bir sorun yok fakat herkes yapmış biz yapamamışsak durumumuz kritik demektir bu sonucu irdelediğimizde karşımıza iki gerçek çıkıyor.
Birincisi genel kültür problemimiz: Bu konuda çoğumuz hangi ülkenin nerede olduğunu, nüfusunu, gelir dağılımını, eğitim seviyesini bilmiyoruz. Bizleri ilgilendirmez deyip geçeriz. Oysa ki, bu böyle olmamalı; Niçin? Çünkü her fikir, ideoloji ve inanç sahibinin bunları araştırması ve öğrenmesi şarttır. Daha önceki deneyimlerimizden hareketle şunu söyleyebilirim: Hazırlık öğrencilerinden bazıları
‘`Avusturalya`nın İç Anadolu`da olduğunu biliyorum fakat İç Anadolu`nun neresinde olduğunu bilmiyorum.`` Demesini içimizden bazıları “hadi canım`` Diyebilir. Fakat bu bir realite. İkincisi ise din kültürü ve ahlâk bilgisi alanı ve matematik alanıydı. Bu iki ders hayatımızı doğrudan etkilemiştir. Öyle inanıyorum ki bu iki dersi iyi öğrenip pratiğini yapanlar hayatın her aşamasında çeşitli dersler çıkararak başarılı olacaklardır.
Birinci sınavı geride bırakırken ikinci sınavdaki başarının anahtarının ezber ve istikrar olduğunu unutmayalım.
Selam ve dua ile…