İnsanoğlu sosyal yaşam içinde birçok sınavla karşı karşıya kalmıştır. Geçmişten günümüze kadarki sınavların mahiyetini incelediğimizde, çoğu maddi içerikli sınavlardı. Perspektif de bu yöndeydi. Fakat günümüzde bazı sevdalılar ve âşıklar sınavın gerçek mahiyetini insanlara kavratmak için bu kadar paniğe endişeye gerek yok dercesine sınava yeni bir boyut kazandırarak sınavı korku panik havasından çıkardı.

Peki, sınavların neyi değişti?

 Güzel adlandırarak bir sevdaya dönüştürüldü. Bütün dünyevi unsurlar bir kenara bırakılarak herkesin kazanacağı bir sınav algısı oluşturuldu. Niyet güzel olunca ameller kendini bir bir göstermeye başladı. Hayatında sınava girmeyenler bile Efendimizin hayatını defalarca okuyup bilgisini ölçmeye başladı. Binler, yüz binler oldu. Bu sevdaya her zaman ki gibi engel olunmaya çalışılsa da bu sevda geçmişte olduğu gibi günümüzde de birçoğunu mahcup etti. Yani mahcup olanlar da kendine göre sınav verdi.

Sevgi sınavını maddi kazançlı sınavlarla karıştıranların bu paniğini normal karşılamak gerek. Normalleşme sürecinde normalleşemeyenlerin halktan kopuk bir yaşam sürdürmesinin eski alışkanlıklardan kaynaklandığını düşünenlerdenim. Unutulmamalıdır ki halkı yanına alabilen kendi halkıyla düşüncelerini paylaşanlar hep kazanmıştır. Kendi halkını dışlayan anlayışlar tarih boyunca kaybetmiş, iyi komşu bulamamışlardır.  Bu ayırımın iyice yapılması gerek.

Bu sınavı diğer sınavlardan ayıran en önemli özellik: kaygısı az fakat heyecanı yüksek bir sınav. Niçin bu kadar heyecan? Çünkü onu görmeden onun sevgisine mazhar olmak isteyen bir anlayışın heyecanı var. Konu sevgili olunca heyecan kaçınılmaz oluyor. Diğer sınavlara baktığımızda ise ebeveynler okul bahçelerinde saatlerce bekleyerek çocuğum ne yaptı acaba? Güzel puanlar alıp bir mesleğe sahip olabilecek mi? Fakat bu sınavın hesabı çok farklı, İsmail-i bir teslimiyetle ‘`Anam Babam sana feda olsun ya Resulallah``deyip dünyevi her şeyden vazgeçerek sevgiliye komşu olabilecek miyiz? Hesapları yapılmakta. Komşuluk çok zor değil bazen bir duaya bakar.

Nasıl mı? 

Rivayetlere göre:``Hz. Musa (a.s) cennetteki en yakın komşusunu merak ederek Allah`a sorar. Allah şehrin kasabını işaret edince, şehre koşup kasabı tanımak ister. Kasap misafirini iyi karşılar ve evine davet eder. Eve vardıklarında kasap hemen bir çorba hazırlar. Bir zembili indirip içindeki yaşlı kadını besler, elbiselerini temizler, ihtiyaçlarını giderir ve yerine kaldırır. Zembilden bir mırıltı duyulur:`Allah seni cennetinde Musa peygamberine komşu yapsın. Kasap misafirine yönelir:`Bu benim annemdir. Ben vaktiyle bebekken şefkatle bakıp beni büyüttü. Şimdiyse böyle bir hasta ve kötürümdür. Her akşam gelince önce ihtiyaçlarını karşılar ve yediririm. Sonra da böyle dua eder.` Hz. Musa ( a.s), ‘Ne mutlu sana. Allah annenin duasını kabul etti.` Der.

Bu düşünceyi prensipleştirenlerin yaşları ilerlemiş olsa da sevgiliye kavuşmanın hayali onları yollara düşürmüş sözleri hep bijî Muhammed bijî Muhammed olmuştur. Bütün aşklara sevdalara gönül kapıları kapatılarak yalnız yaratanın ve sevgilinin aşkı için kapılar açılmıştır. Zaten sevda dediğimiz şeyin böyle olması gerekmiyor mu? Sevdalanmak Allah`ı ve Peygamber`i sevmekten geçer. Bu bilince sahip olanlar kendilerini ‘`Peygamber Sevdalıları`` olarak tanımlamışlardır.

Rabbim bu sevdalıları Efendimize komşu eylesin. Bu sevdaya engel olanlara da şuur versin.

Selam ve dua ile…