Gençlik, insan hayatının baharıdır. Bu verimli baharda hayaller üst düzeydedir. Gerek bireyin kendi hayalleri gerek toplumdaki yapıların gençler üzerindeki hayalleri bir hayli yüksektir. Bu kitlenin hedef olarak seçilmesindeki en önemli etken duygusal oluşlarıdır. Kimi, kendini sahnelerde hayal ederken kimi büyük stadyumlarda kimi ise en muazzam düğünde gelin olarak görür.

Bu kitlenin en önemli özelliği fiziksel özellikler ve duygusallık olduğundan ihtiyaçlar daha çok maddi duygusallıklar üzerinden ölümsüzleştirilmeye çalışılır. İnanma aidiyetini bu yönde tercih edenlerin aceleciliği de devreye girince hedefe ulaşmak için duyulan en basit sözler ebeveynlerinkinden daha hoş gelir. Ebeveynlerin sözleri ortaçağın karınlıklarına gömülerek aydınlanmanın yeni sözleri hâkim olur.

Nasıl mı?

Seni saraylarda yaşatacağım, ya benimsin ya kara toprağın, sana varmazsam canıma kıyarım gibi sözler… Boş sözler diyemeyeceğim çünkü bizim basite aldığımız bu sözler başkasının duymak istedikleri ve hayalleri olabilir. Genelde yüksek dozda bir umut, dünyevi hedeflere kavuşulmaması neticesinde en son varılan yerin toprak olduğuna inandırma biçimi. Bu iki yaklaşım biçimine baktığımızda ikisinde de yanlış vaatlerle gençleri ahiretten koparma anlayışı var. Direkt olmazsa da dolaylı hedefe ulaşma anlayışı söz konusu.

Konuyu bu yaşın baharını yaşayanlarıyla irdelediğimde: ‘Maalesef düne kadar güldüğümüz bu laflara bizler de inanmaya başladık. Daha önce bireyler böyle düşünürlerken günümüzde ise inançlı ebeveynlerde inanmış biçimde. Başka çevreler, bizim için ne ahlâklı gençler! Derken çevremiz ise çaldığımız kapıları yüzümüze kapattı. Herkes evi var mı? İşi var mı? Şeklinde maddiyatı ön plana koyuyor. Kimi çorapla elbiseyi uyumsuz görüyor, kimi müstakil eve baraka diyor sudan bahanelerle bizleri soğutuyorlar.`` Gençlerin bu sorunlarının çözümü için ailelere inceden bir hikâyeyi hatırlatmakta fayda görüyorum.

Rivayetlere göre: Bir kız isteme olayında, kızın babası erkek tarafına şöyle der: Efendi benim kızı isteyen çok, sizin neyiniz var neyiniz yok? Delikanlı girer söze: Rahim ve Rahman aç bırakmaz kendini zikredeni. O, âlimdir. Günaha düştüğümüzde ve pişman olduğumuzda gaffarlığını gösterir. Gece çalıştığım yere El Hafiz der öyle girerim. Neyiniz var diyeceksiniz. Hiçbir şeyim yok çünkü O`dur malik-ül mülk. Ya paran biter de karanlıkta kalırsanız diyeceksin, En Nur deriz aydınlanır beytimiz.

 Kızımı asla bırakmayacaksın derseniz, söz veremem çünkü kullar değil, Haliktir baki olan. Varsın kimse sevmesin bizi vedud kâfidir. Kızım senden bir şey gizlerse ne yaparsın demenize gerek yok. Yüreği el veriyorsa istediğini yapsın Rabbim Basir`dir. Eş-şehid`dir. Her şeyi bilir. Yani kısacası bir Rabbim var bir de Rabbimin en sevgilisi (s.a.v) benim de kızınızdan isteklerim var. Nur sûresi 31.Ayeti yaşayacak. Edepli olacak. El Hayâ-ül Minel imandır çünkü. Baba girer söze: İyisin hoşsun, peki başınızı sokacak bir eviniz var mı? Delikanlı cevap verir: Yok dersem kızınızı vermeyecek misiniz?

Baba: Hayır evlat, ben ev yaptıracağım yeter ki sen kızımı al…

Selam ve dua ile…