Günümüzde en büyük eksikliklerimizden biri fikir, zikir ve şükür eksikliğidir. Bu üç kavramın insanda yer edinip kökleşmesi, dal budak vermesi insanın meyve vermesini kolaylaştırdığı gibi, çevresinde de dikkatleri çekecektir. Zihinsel bir etkinlik olan bu anlayışın derin ve etkileyici olduğunu unutmayalım.
Sevgimizin, nefretimizin, korkumuzun ilk aşaması zihindir. Zihinsel merkez bir şeyi kabul etti mi duygular da o yönde istikamet alır. Sevdiklerimizin kusurlarını göremeyişimiz nefret ettiklerimizin her davranışını kusur olarak görüşümüz zihinsel bir anlayışın sonucudur. Olması gereken anlayışa baktığımızda ise ölçü bellidir.
Sevdiklerimize sevmeme payı sevmediklerimize sevme payı ayırmamız inancımızın gereğidir. Bu anlayış bireysel ve toplumsal sorunlar için dermân özelliği taşımaktadır. Öyle anlaşılıyor ki inancımızın hiçbir izahında aşırılık yoktur. Niçin? Diye araştırdığımızda sevginin menzili, kaba kuvvetin menzilinden, silahın menzilinden daha tesirlidir. Sevginin menzilinde olanlar hayatlarını yitirmezler daha da hayat bulurlar.
Fikirler bu yönde olunca zikirler de bu yönde olur. Bunların daimiliğine baktığımızda gereksiz duyguları bertaraf eder. ``Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua-ibadetle) yorulmaya devam et ve yalnızca rabbine rağbet et.``(inşirah 7-8)
Günümüzün diğer problemlerinden biri ise inatlaşma ve tersine hareket etme anlayışıdır.
Örneklik noktasına baktığımızda dua ve ibadetle yoğrulmamız gerekirken yoğrulduğumuz meşguliyetlere baktığımızda ise gıybet, dedikodu, çok konuşmak, boş konuşmak, fazla yemek, içmek, uyumak vb… Dikkat edersek en büyük kazanımlardan biri olan okuma yok.
Güzel ve temiz bir nesle talip olan kardeşlerim bu ayet üzerine kafa yormanızı tavsiye ederim.
‘`Sana kitaptan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)`dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah`ı zikretmek ise muhakkak en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı bilir. (Ankebut süresi 45) zihinde ve kalpte boşluklar bu yönde doldurulamazsa yerini hırs, intikam, öfke, vesvese alır. Şeytanın müminlere karşı oynayacağı en büyük silah vesvesedir. Hatırlayalım bunun ilk örneklerini atamız Hz. Âdem`in çocuklarında görüyoruz.
Rivayetlere göre: ‘`İki kardeş kurbanlarını takdim ederlerken, Habil`in kurbanı kabul edilip de Kabil`in ki reddedilirken Âdem`e (a.s) dedi ki: Habil`in kurbanının kabul edilmesi senden dolayıdır. Çünkü sen onun için dua ettin benim için dua etmedin. Böyle dedikten sonra Kabil`e yaklaşarak hesaplaşmak için başka bir yerde buluşmayı teklif etti.
Bir gece Habil hayvan otlatmak için çıktığı çölden gelmedi, gecikmişti. Âdem (a.s) kardeşine bakması için Kabil`i gönderdi. Kabil gidip Habil`i gördü. Ona: “Senin kurban kabul edilir, benim ki kabul edilmez öyle mi? Diye sorunca Habil: ‘`Allah sakınanların takdimesini kabul eder.`` diye cevap verdi. Buna öfkelenen Kabil, yanındaki bir cisimle ya da sonrasında uyumakta olan Habil`in kafasına bir kaya parçası fırlatarak onu şehit etti. Kardeş kavgasını başlatarak şeytanı ve taraftarlarını mutlu etti.
Her sınavı kazanacağım, her şeyi elde etmem gerekir felsefesi üzerine kurulan bir anlayışın sonucu Kabil`i bir sonuçtur. Rabbim kardeşlik bağlarımızı güçlendirerek bizleri şeytani vesveselerden uzak tutsun…
Selam ve dua ile…