Bizler kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim`i öğrenmeye başladığımız yıllarda ortamımız çok güzeldi. Büyüklere saygı, küçüklere sevgi, kardeşlik, paylaşım zirve yapmıştı. Herkesin süper egosu doruktaydı. Büyüklerimiz de öyleydi. Bizleri ziyaretlere, gezilere götürürlerdi. Esnaf olan ağabeylerimiz bizlere bir gömlek hediye ettiklerinde dünyalar bizim olurdu, çok sevinip mutlu olurduk. Belki bir gömleğin fazla kıymeti yoktu fakat gömlek üzerinden verilen bir değer vardı.

 Bu değer insana çok şey anlatıyordu. Bu anlayış bizlere güzel ahlak kazandırmıştı. Bizler de aldığımız bu ahlak sayesinde kendi aramızda hediyeleşirdik. Kalemler, tespihler, hediye eder; sıcacık tam bir  ekmeği bölüşerek yerdik. Zaman zaman fakirlikten birbirimizin elbisesini giyerdik. Hatırlıyorum lisedeki hocam: ‘`Hasan maşaalah! Çarşıda çok şık görüyorum.``derdi. Ben ise her zamanki gibi, tebessüm edip İçimden, hocamız durumu bilse şaşıracak, diye düşünürdüm. Eminim bu örnekler çoğu insanı geçmişe götürecektir.

Kısacası bizim içerdeki sevgimiz dışarıya yeterdi. Fakir de olsaydık kimse anlamıyordu. Bugün toplumun en çok ihtiyaç duyduğu bu güzel alışkanlıkları büyüklerimiz o günlerde bizlere kazandırmışlardı. İnsanlar güzel davranışlarımıza bakarak çoğu kez bize imrenmişlerdi. O kadar güzel kitap okuma alışkanlığı kazandırılmıştı ki evimizde kitap olmamasına rağmen başka kardeşlerimizin raflarındaki kitapları bitirmiştik.

Kazandırılan bu okuma alışkanlığı sayesinde üniversite sınavında paragraf sorularının hepsini doğru yapmıştık. Bugün anlıyoruz ki bu davranışlar büyük bir kazanımmış. Böylesi güzel insanlara ne kadar rahmet okusak, teşekkür etsek azdır. O yaşlarda bu tür davranışların kazandırılmadığı ya da güzel davranışları teşvik edilmeyen birçok genç, bugün bir kişilik ve cimrilik problemiyle baş başadır. Bunu da çağımızın en büyük problemi olarak görebiliriz. Bu problem; bireyleri, aileyi, eğitimi, siyaseti, ekonomiyi etkilediğinden çoğu şeyin de tadını kaçırmıştır.

Bu kavramı biraz irdeler isek,

Cimri kelimesi sözlükte, parasını hiçbir şekilde harcamak istemeyen, nekes, eli sıkı ve pinti gibi anlamlara gelmekte olup Farsçadan Türkçemize geçmiş bir kelimedir. Kur`an ve sünnette genellikle ‘` buhl`` ve ‘`şuh``kelimeleriyle ifade edilmektedir. Cimrilik yapan kişiye ‘`bahil`` denir. Bahil; malı elinde tutmaktan zevk alır, verse de istenilince verir.

Cimrilik, mal ve parayı biriktirip infak etmemektir. Kur`an`da cimrilik, Allah`ın insana verdiği mal ve parayı biriktirip Allah`ın emrettiği şekilde infak etmemek anlamında kullanılmaktadır. Cimrilik, nefsin bencil tutkusudur. Bu tutku, insanı Allah yolunda infak etmekten alıkoyar ve insanın arınmasını engeller. Böylece insan, nefsinde bulunan bu bencil duyguyu/cimriliği yenemezse, nefsini arındırması da mümkün olamaz. Çünkü gerçek kurtuluş insanın nefsini kötü arzulardan temizlemesiyle mümkündür.

Şeytan, fakirlikle korkutarak insanı cimriliğe iter. “Şeytan sizi fakir olacaksınız diye korkutur, (fakir olursunuz diyerek sadaka vermenize engel olur.) sizi cimriliğe ve çirkin şeylere teşvik eder. Allah ise kendi katından bir af ve lütuf vaat eder. Allah`ın ihsanı geniştir, her şeyi hakkıyla bilir.” (Bakara, 2/268)

Rabbim; bizleri cimri bir Müslüman olmaktansa cömert mütakkilerden eylesin.

Selam ve dua ile...