Namaz insanın kişiliğini etkiler. Kişinin namaz kılma iradesi namaz hususundaki samimiyetini, güvenini yansıtır. Hakiki imanı elde etmiş olan insan, olayları rahat analiz ederek çevresiyle ilişkisini ilahi buyruklara göre dizayn eder. Muhabbetini de bu yönde gerçekleştirir.

 

Canab-ı Allah bu kişileri Mücadele süresinde şöyle tarif eder: Allah`a ve ahiret gününe (öldükten sonra Allah`a ulaşmaya) iman eden bir kavmi, Allah`a ve O`nun Resul`üne karşı gelenlere muhabbet duyar bulamazsın. Ve onların babaları, oğulları, kardeşleri veya kendi aşiretleri olsa bile. İşte onlar ki, (Allah) onların kalplerinin içine imanı yazdı. Ve onları, kendinden bir ruh ile destekledi (orada eğitilmiş olan, devrin imamının ruhu onların başlarının üzerine yerleşir). Ve onları, altından nehirler akan cennetlere dâhil edecek. Onlar orada ebediyen kalacak olanlardır. Allah, onlardan razı oldu. Ve onlar da O`ndan (Allah`tan) razı oldular. İşte onlar, Allah`ın taraftarlarıdır. Gerçekten Allah`ın taraftarları, onlar, felâha erenler değil mi?

İlahi buyrukları referans almayanlar çoğu kez kararsızlıklar yaşar. Kararsızlıklar hedeflerin ertelenmesine, ertelenen hedeflerin ise yöntemsizliğe yöntemsizlikler ise karmaşıklığa ve pasifliğe neden olur. Pasiflikten etkilenen zihin değerler sistemini kendine göre yorumlar. Meseleleri hep kendine göre yorumlayan bir anlayışın hâkim olması özellikle gençler üzerinde tahribatlara sebebiyet vermiş ve kuzularımız bilinçli olarak yalnızlaştırılmıştır. Yalnızlaştırılan kuzularımızın kurtlara yem olmaması için cami kültürüne alıştırılmaları gerekir. Bu birlikteliği sağlayabilecek yegâne unsur topluluk halinde kılınacak namazlardır.

Dinimizde namazların cemaatle kılınması teşvik edilerek, cemaatle kılınan namaza verilecek sevabın tek başına kılınacak namazın sevabından daha fazla olduğu ve cemaate gitmek için atılacak her adımın mükâfatlandırılacağı bildirilmiş, bazı ibadetler için ise cemaat şart koşulmuştur. Namazların cemaatle kılınması, Müslümanların birbirleriyle görüşüp hallerinden haberdar olmalarına, bilgi alış verişinde bulunmalarına, aralarında disiplin, sevgi ve düzenin yerleşmesine ve ibadetlerini severek yapmalarına vesile olur.

Hz. Peygamber`in ( a.s) hayatı boyunca cemaatle namaz kıldırması, hastalandığında da namazını yalnız başına değil de Hz. Ebubekir`in arkasında kılmış olması, konunun dinimizdeki yerini göstermesi bakımından oldukça önemlidir. Ayrıca Hz. Peygamberin düşman korkusunun olduğu sefer halinde bile Müslümanlardan namazın cemaatle kılınmasını istemesi namazları cemaate kılmanın ne denli önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

Rivayet edildiğine göre, Resulullah  (sav) şöyle buyurdu: Bir kimsenin cemaatle kıldığı namazın sevabı, evinde ve çarşı pazarda kıldığı namazdan daha fazladır. O kimse abdestini güzelce alıp sonra sadece namaz kılmak maksadıyla mescide giderse attığı her adım sebebiyle bir derece yükseltilir, namazını kıldıktan sonra abdestini bozmadan namaz kıldığı yerde kaldığı müddetçe melekler ona “Allah`ım! Ona rahmetinle muamele et, ona acı!” diyerek dua etmeye devam ederler. O kimse namazı beklediği sürece namazda imiş gibidir.

Basit hataları büyütüp namazdan uzak duran kardeşlerimize Furkan süresini hatırlatmak isterim. “Ancak tevbe eden, iman edip salih amel işleyenler müstesna. İşte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah bağışlayandır, rahmet edendir.”

Selam ve dua ile…