Sosyal yaşam, bizlere hep seçenekler sunar. Siyasette, ekonomide, tarımda dinde… Bu anlamda insanın yaşadığı coğrafya; kültürü, inanç ve değerleri, hatta imkânları belirleyici rol oynar.

Rivayete göre bir gün yaşlı biri Hz. İbrahim’in kapısını çalar; dışarıda kaldığını söyleyerek misafir olmak istediğini vurgular. Hz. İbrahim de kendi dinini seçtiği takdirde misafir edebileceğini söyler. Başka bir inanca mensup olan bu insan bu teklifi kabul etmeyerek arkasını dönüp gider. Anlatılanlara göre Allah, Hz. İbrahim’i uyararak “Ey İbrahim! Ben, altmış senedir bu insanı idare ediyorum; sen onu bir gece idare edemedin mi?” (İbni Kesir, Peygamberler Tarihi)

Bu anlatılanın doğruluk değerini tam olarak bilmiyorum; fakat çok güzel bir örnek olduğu kanaatindeyim. Eğer Allah, insanları farklı farklı yaratmış, farklı fikirlere hayat hakkı tanımışsa bizim bu noktada fazla kafa yormamızın, üzülmemizin bir anlamı yoktur. Allah, Hz. Peygamberi (sallallahu aleyhi ve sellem) yaratmış, Ebu Cehil’i, Ebu Leheb’i yaratmış. Siyahı, beyazı, griyi yaratmış. Yok mudur bir hikmeti?

Önemli olanın insanın kendi tercihlerini seçip yaşamasıdır. Kimi siyahı seçerken kimi beyazı, kimi griyi… ya da griye zorlanmıştır. Bunların aklı yok mudur, niçin bunu seçer demekten ziyade; “Allah bizi doğru yoldan ayırmasın, çizdiği çizginin dışına çıkarmasın, rızasını gözeten bir kalbe sahip etsin” demek daha doğru olmaz mı? Büyüklerimizin söylemiyle Allah, imtihanımızı kolaylaştırsın.

Bu imtihan dünyasında sunulan tercihlerden gereken gayreti gösterip şükür eden kullar arasına girmek, en büyük kazanım olsa gerek. Bu anlayış belki de kimseye nasip olmaz. Aslında şükür eden bir kul olmak basit bir anlayış değildir. Bunun önü, arkası, aşağısı, yukarısı vardır.

Her insanın bir hayat hikâyesi olduğuna göre her insandan öğreneceğimiz dersler de vardır. Bizler, köyde Ermenilerle yan yana yaşıyormuşuz. Dedem, kendisini akıllı gördüğü için kendi aklına göre ekip biçiyormuş. Bir gün tarlada bir şeyler ekerken bir Ermeni geçiyormuş. “Ne ekiyorsun Ali?” deyince dedem “falan şeyi ekiyorum” demiş. Farklı anlayışa sahip olan bu kişi, toprağı avucuna alarak iyice kontrol ettikten sonra “bu toprağa fasulye eksen daha iyi olur” tavsiyesinde bulunmuş. Dedem diyordu “ben onun dediğini yaptım, öyle bir fasulye çıktı ki; o yıl ben o parayla hacca gittim.”

Bu yüzden olmalı ki “Akıllı insanlar kendi aklını kullanır, daha akıllı insanlar başkasının da aklına danışır.” derler.

Sosyal hayatta, teknolojide, siyasette, eğitimde, ekonomide her zaman başkasının fikirlerine/görüşlerine ihtiyaç vardır; fakat teoloji çok farklıdır.

Dünyevi tercihlerde insan biraz daha farklı düşünebilir. Teolojinin farklı olmasına gelince Allah, bazı tercihlerimiz için güçlü tavsiyede bulunmuş, noktayı koymuştur. “Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı beğendim.”(Maide, 3)

Rabbim; tercihlerimizde bize yardım etsin doğru istikametten ayırmasın.

Selam ve dua ile…