Sınavlar yaklaşınca kaygı, stres heyecan da artıyor. Gayet normal olan bir durumdur. İnsanın bir şeyi çok arzulaması ya da olmazsa olmaz bir psikoloji geliştirmesi insani bir durum olabilir fakat sınavın mantığına uygun bir yaklaşım biçimi değildir. Bazen deneme sınavlarında öğrencilerin eli titriyor yüz biçimi değişiyor kalem oynatamayıp çıkmak isteyen öğrencilere şahit olabiliyoruz.

Öğrenci, soruları gördükten sonra çok rahatsızım başım ağrıyor, dişim ağrıyor gibi ifadeleri de zaman zaman kullanabiliyor. Aslında bu durum psikolojinin fizyolojiye yansıma biçimidir. İnsanın kaygıyı, heyecanı, stresi abarttığı zaman kaslar sıkışır, böyle bir tablo ortaya çıkabilir. Kaslar sıkışınca kalp zorlanır, nefes almak zorlaşır, kalp çarpıntısı artar. Bu durum ciddi anlamda psikolojiyi etkiler.

Birçok âlim, birçok psikolog insan psikolojisinin çok önemli olduğunu hep dile getirir. Çoğu rahatsızlığımızın nedenini de buna bağlar. İzah aynı olmasına rağmen teknikler farklı olabilir. Psikologlar daha çok nefes egzersizlerini dile getirirken âlimler ise daha çok her şeyin düşüncede bittiğini söyler. Bana göre her iki yaklaşım biçimi de doğru. Fakat etki süresi farklı. Biri birkaç saat rahat ettirirken düşünsel olan daha etkileyici daha uzun vadeli bir çözüm olabilir.

Çünkü düşünce, hastalıklara zemin hazırlar ne düşündüğümüz nasıl düşündüğümüz çok önemlidir. Beynin olumlu ya da olumsuz düşünme biçimi mutlaka davranışa sirayet eder. Birçok insanın özellikle öğrencilerin olumsuz gördükleri bu durumu bizim normal görmemiz yine düşüncemizden öteye geçmez. Her insanın bilgi ve algılaması farklı olduğu için bunu yaşaması, dile getirmesi, anlayışla karşılaması gereken bir durumdur.

Öğretmenlerin eğitime bakışı, ailenin eğitime, hayata bakışı da çok önemlidir. Aslında kilit nokta tam da burasıdır. Eğitimcilerin veya ailenin hayırlısı demesi gerekirken biz sana inanıyoruz sen yaparsın deyip bütün başarıyı öğrenciye endekslemesi ciddi bir problemdir. Bütün yükü öğrencinin sırtına vur ondan çok büyük başarılar bekle ve sen yaparsın de. Peki, öğrenci nasıl düşünecek benim başarmam lazım herkesin bana güvendiği bir ortamda ya yapamazsam ya bu beklentiyi karşılayamazsam ya daha düşük alan biri benden daha iyi yaparsa ben rezil olurum sosyal fobisi ciddi bir engeldir.

Kanaatime göre kazanç biçimini en iyi izah eden kutsal kitabımızdan başkası değildir. “Herkese çalıştığının karşılığı vardır.” İzahı daha çok çalışma endeksliyken “Dilediğine verir” farklı bir bakış açısıdır. Her ikisini de veren yaratıcıdan başkası değildir O zaman şöyle düşünmemiz gerekmez mi? Madem her şey kudret sahibinin elinde o zaman hayatımızı etkileyen her sınavda O’na ihtiyacımız vardır. O’nsuz hiçbir şey gerçekleşemeyeceğine göre bütün sınavlarımızda eskilerin deyimiyle Allah zihin açıklığı versin, Allah yardımcınız olsun, Allah hayra çevirsin demek daha mantıklı değil mi?

Hem ‘sen yaparsın, kendine güven sen, çoğundan daha iyisin’ de. Hem de ‘çocukları at gibi koşturuyorlar’ de. Bu anlayışın olgunlaşmasında bizim katkımız olmasın mı?

Selam ve dua ile…