En önemli problemlerimizden biri karşımızdakini dinlerken kendi zihinsel çerçevemizden kurtulamamaktır. Genelde insanları dinlemiş gibi yaparız fakat dinlemeyiz. Karşımızdakini çok önemsemeyip kendi kalıplaşmış doğrularımızdan hareket ederiz. Yöremizde buna “yav he he” deriz. Bu sorun ekonomide, siyasette, hukukta, eğitimde, ailede her yerde kendini ziyadesiyle göstermektedir.
Genelde bu bakış açısı belli bir seviyeye geldikten sonra gösterilir. Zaman zaman şahit oluyoruz. Amca: “Ben bugün gittim bir yere orda şöyle konuşuyorlardı hatta adamın biri şöyle diyordu..” Amca: “Ne diyordu ne diyordu.” Amca: “Şöyle diyorlardı böyle diyorlardı.” Amcanın kafasına yatmadı mı? “Boş şeylerle çok fazla uğraşıyorsun kendini yormana gerek yok çay doldur, bi de su ver.” Karşıdaki kişi mahcup bir şekilde “tamam amca vereyim” der.
Eskiden kimsenin evinde televizyon olmazdı, ara sıra çağrı filmi, geç saatlerde verilirdi. Televizyonu olan aileye, eve gidip çağrı filmini izlemek çok muazzam bir şeyi ifade ederdi. Hele ki ilk andaki duygular çok farklıydı. Ev sahibi bize bir çay ya da meyve ısmarladığı zaman utangaçlığımız biraz daha ortadan kalkar, konuşmaya gayret edebilirdik. İmkânlar kısıtlı olduğu için İnşallah “Yataklarımızı getirin demezler.” diye dua ederdik.
Ya da bayramlarda yakın akrabalardan birinin elini öptüğümüzde bizi önemseseydi, onu hayatta unutmazdık; ne deseydi koşarak yapardık. Fakat biri de bizi önemsemeseydi, onu gizliden gizliye sevmezdik; sevmediğimiz gibi çekiştirirdik. Belki bunları anlatırken herkesin kendine göre yaşamışlığı vardır. Bazı anlar, olaylar gözlerinin önüne gelir mazi canlanabilir.
Neden bunları anlatıyorum?
Bu bakış açısı ya da bu davranış biçimi, psikolojik bir sorun olduğu gibi psikolojik bir çözümü de muhteva eder. Nasıl ki teoloji, yaptığımız her davranışın bir karşılığının olduğunu söylüyorsa psikoloji de her yaklaşımın mutlaka bir karşılığı vardır diye izahlarda bulunuyor. Bu iki yaklaşımın verilerinden yola çıkarak bir çıkarım yapacak olursak ilgi, alaka, yaklaşım çok önemlidir. Nerede nasıl davranacağımıza çok dikkat etmemiz lazım.
Eğer hayattan lezzet almak istiyorsak mutlaka ve mutlaka davranışlarımızla örnek olmayı becerebilmeliyiz. Nasıl ki bizlere örnek olanlar hayatından lezzet almışlarsa bizler de bu konuda o ayara gelebilmeliyiz. Çocuklara haydi çocuklar şu amcanın evine gidiyoruz denildiğinde çocuklar yerinden fırlayıp mutlu olabiliyorsa ne mutlu bizlere. Yok, biz gelmek istemiyoruz, orada canımız sıkılıyor; gitmeyelim ha deniliyorsa kendimizi mutlaka gözden geçirmeliyiz.
Bu yaşanmışlıklardan daha iyi anlıyoruz ki her daim nerede olursa olsun bu inceliklere dikkat etmek zorundayız. Dilimizle, davranışlarımızla bütün gönüllere girebilmeliyiz. Şartlar ne olursa olsun her zaman yapıcı davranıp yapıcılığımızı korumalıyız. Her insan değerlidir düşüncesinden hareketle insanları dikkatlice dinlemeliyiz. Benim için çok önemli ve değerlisin psikolojisini verebilmeliyiz. Zaman zaman yanlışa düşüp yaşına başına bakmıyor, ilgi ve sevgi bekliyor bakış açısı çok yanlıştır. Çünkü her olgun aynı zamanda bir çocuktur.
Selam ve dua ile…