Sosyal hayatta insanın unutamadığı güzide insanlardan biri öğretmeni ya da öğretmenleridir. İnsana her daim yol gösteren, her türlü fedakârlığı yapan, gerektiğinde kendisi yanıp öğrencilerine ışık olan varlıklardan biridir öğretmen.

Sadece yol göstermeyip her zaman öğrencisini düşünen ona sevgisini verip bir anne-baba şefkatiyle yaklaşım gösteren yine ondan başkası değildir. Bütün psikolojik yaklaşımları sentezleyip öğrencinin mutlu olması için her türlü adımı atan en şerefli varlıklardan biridir.

Yaz kış denemeden sadece sınıfını ve öğrencisini düşünen bütün hayallerinin merkezinde öğrencisi olan nadide insanlardan biridir öğretmen. Kendisi gül olup çevresini gülistana çeviren her tarafı bahara dönüştüren karda bile kardelen olabilen bir özelliği vardır. Konuşmasıyla davranışıyla belirgin olan her daim saygıyı sevgiyi hak edendir öğretmen.

Aldığı filizleri emanet gören her türlü rüzgârdan koruyup kollayan toprak, su olup dal budak olmasını sağlayan meyve vermesine vesile olan yine öğretmenden başkası değildir. Kışın örtü olup baharın müjdecisidir öğretmen. Yemeyip yediren giymeyip giydiren gerektiğinde karnına taş bağlayan etrafındakilere kibar davranıp dağılmalarını önleyendir öğretmen.

Daha doğmadan babasını kaybeden doğduktan sonra annesini kaybeden kendi nefsini bir kenara itip Hatice’sine değer verendir öğretmen. Vazifesi için gittiği yerlerde taşlanıp “bilselerdi böyle yapmazlardı” sabrını ve anlayışını gösterendir öğretmen. Anlattıklarının karşılığını sadece rabbinden bekleyendir öğretmen.

Hakkı ve hakikati öğretmek için her türlü ezayı cefayı çeken, yerinden yurdundan edilen her türlü sıkıntıya rağmen rabbinin rızasını gözeten, her şeye rağmen örnek olan öğretmen ne güzel öğretmendir. Aldığı ahlaki öğretileri öğrencilerine yansıtan bu öğretilerle hayatını ebedi kılan öğrenciler ne güzel öğrencilerdir. Bunlardan biri Mus’ab bin Umeyrdir.

Mus’ab, kalbinde büyük bir feyz-i ilahi hissediyordu Mus'ab bin Umeyr Resulullahı görür görmez Müslüman oldu. İslamiyet’i kabul ettiği an hayatı da birdenbire değişti. Eski servet ve zenginliğin yerini fakirlik aldı. Ailesinin sevgili oğullarına yapmadığı eziyet kalmadı.

Onu dininden döndürmek için evlerindeki bir mahzene hapsederek günlerce aç ve susuz bıraktılar. Arabistan'ın yakıcı güneşi altında ağır ve tahammülü zor işkenceler yaptılar. Fakat Mus'ab bin Umeyr, bu ağır ve acımasız işkenceler karşısında sabır ve sebat göstererek asla İslamiyet’ten dönmedi. İslamiyet'i kabul ettikten sonra Mekke'de sıkıntı ve işkencelere maruz kalan Mus'ab bin Umeyr, Resûlullahın izniyle iki defa Habeşistan'a hicret etti. Bir müddet orada kalıp, her türlü sıkıntıya katlandı.

Daha sonra dönüp, Peygamberimizin yanına geldi. Onun bu gelişini Hz. Ali şöyle anlatmıştır: Resûlullah ile oturuyorduk. Bu sırada Mus'ab bin Umeyr geldi. Üzerinde yamalı bir elbiseden başka giyeceği yoktu. Resûlullah onun bu hâlini görünce, mübarek gözleri yaşla doldu ve:- Kalbini Allahü teâlânın nurlandırdığı şu kimseye bakın! Anne ve babası onu en iyi yiyecek ve içeceklerle besliyorlardı. Allah için bunların hepsini terk etti. Allah ve Resulünün sevgisi, onu gördüğünüz hâle getirmiştir, buyurdu.

Selam ve dua ile…