Eğitimde en önemli faktörlerden biri süreçlerdir. Hangi süreci nasıl değerlendireceğiz? Konusu çok önemlidir. Her öğrenciyi aynı şekilde değerlendirmek, aynı programı uygulamak hastalığı aynı olan hastalara hep aynı ilaçları vermek gibi bir şeydir.

Öncelikle eğitime hazırlanan bireylere programlar yapılırken bireyleri çok iyi tanıyıp analizleri çok sağlıklı yapmamız gerekir. Bireyi çok iyi tanıdıktan sonra onun durumuna göre yol göstermek, yardımcı olmak her eğitimcinin asli görevidir. Buna koçluk da diyebiliriz.

Bazı eğitimci arkadaşları dinlerken ya da gözlemlerken kim ne kadar çok konuşursa o iyi bir eğitimcidir anlayışı, kesinlikle yanlıştır. Saatlerce öğrenciye konuşup onu hiç konuşturtmamak eğitimde yeri olmayan bir anlayıştır.

Çok konuşmanın ya da çok koşmanın bir marifet olmadığını düşünüyorum. Galatasaraylı Sabri Sarıoğlu çok koşuyordu Fenerbahçeli Alex az ve verimli koşuyordu. Futboldan anlayanlara sorsak hangisinin daha kaliteli olduğunu çok daha iyi bilir.

Çok çalışmaktan ziyade verimli çalışmak çok ilgilenmek yerine mantıklı ve düzenli ilgilenmek çok daha önemlidir. Özellikle teknolojiyi de kullanarak işimizi kolaylaştırabiliriz. Nerede eksiklikler var, nereyi nasıl telafi edebiliriz anlayışına sahip olmak daha önemlidir. Bunun yanında öğrencilerimize sevgimizi vermek onlarla empati kurabilmek olmazsa olmazlarımızdan olmalı.

Bu anlamda öğretmen hem annedir hem babadır, kendi öz evlatlarına baktığı gibi öğrencilerine öyle bakıp öyle değerlendirmelidir. Onlar bize emanet olduğu için emanetin ne demek olduğunu tekrar gözden geçirmekte fayda görüyorum. Öğrencilerin de öğretmenlerine saygı duyarak dersten önce her türlü hazır bulunuşluğu olmalı. Öğretmenden önce sınıfa geçmeli, sırasında oturmalı bütün kaynaklarıyla hazır olmalıdır.

Öğretmenin dilinden dökülen her sözü dikkate alarak not almalı. Ben zaten bunları biliyorumu kesinlikle dememeli. Derece yapan öğrencilerimize bakıyorum genelde mütevazı, not alan hiçbir şey bilmediğini var sayarak çalışan öğrenciler.

Öğrenci dediğin gayret etmeli, annesini babasını öğretmenini ve kendisini mutlu etmek için gayret göstermelidir. Ben şu kuşağım bu kuşağım ya da şu kan gurubundanım deyip işi yabana atmamalı. Tarihsel örneklere baktığımızda çok küçük yaşlarda çok büyük işler bitiren insanlar yok mu? Örnek alınacaksa bu tür insanlar örnek alınmalı. Bahanelerin arkasına sığınarak gevşememeliyiz. Her daim hareket halinde olmalıyız. Bazı dersler zor olduğu için takılabiliriz, zorlanabiliriz. Bunun çözümü yine de gayrettir.

 Yaratıcı bu konuda “Siz bildiklerinizi yapın ben size bilmediklerinizi öğretirim” Diyor.

Bu yüzden olmalı ki emek emek emek demişler.

 

 

Kural böyledir. Kim mantıklı ve verimli çalışırsa kader ona yaklaşır. Gayret etmeyene ancak kahvede yanaşılır. Mantıklı dediğimiz şey işin ayrı boyutudur. Nedir? Yaptığım araştırmalara göre sayısalcıların çoğu eşit ağırlıkçı, eşit ağırlıkçıların çoğu sözelcidir. Bu durumu kabullenmeyip her yıl ısrar eden öğrenciler var. Biz bu kitleyi bir türlü ikna edemiyoruz. Allah hepimize sağlıklı çıkarımlar yaparak mantıklı seçimler yapmamızı ve güzel bir hayat yaşamayı nasip etsin.

Selam ve dua ile…