Öğrenme çeşitlerinden en etkili olanlarından biri de deneme yanılma yoluyla öğrenmedir. İnsan bu öğrenme biçimini daha çok sosyal hayat içinde öğrenir. Ya da insanlarla olan muhabbetinde farklı farklı tabloları görerek öğrenir. Bazen verileri önceleyerek bir sonuca gitmeyi öğrenirken bazen de sağlıklı bir sonuca ulaşamadığında tekrar tekrar düşünür. Bu düşünme biçimine felsefede refleksif düşünme biçimi de diyoruz.

Düşündüklerimizi bir daha düşünerek zihinsel bir düşünme sistematiği oluşturabiliriz. Büyüklerin “Düşünmekten korkmayın” dediği gibi. Zaten bizi hayvanlardan ayıran en önemli özelliklerimizden biri de düşüncemiz değil mi? Hatta başka insanlardan ayıran da budur. Bizler, boş şeylerden yüz çevirerek düşünebilirsek sağlıklı bir açı yakalayabiliriz. Belki de bu açı bizleri bazı hakikatlere götürecektir. Ya da kalp gözümüzü açacaktır.

Bazı nefsi hastalıklarımızı terk ederek sabahların seherlerinde düşünmeye başlarsak bu daha farklı olacak, bizleri daha farklı kılacaktır. Aynı inanca mensup olduklarımız arasında bizlere bir değer katarak belki de bizleri belirginleştirecektir. Başta boş gibi gelen bu düşünme biçimi zamanla tefekkürleşerek daha değerli hale gelecektir.

Bu açıyı yakalayan insanların hayat hikayelerine baktığımızda zaruri ihtiyaçlarına rağmen kardeşlerine ikramda bulunmaları en güzel örnekliktir. Bu insanlar cephede suyu kardeşlerine ikram ederek kardeşleri için ölümü tercih etmişlerken, komşularımıza bir çorba ikram etmekten imtina etmemiz bizler için bir utanç kaynağı değil mi?

Biraz daha sağlıklı düşünürsek bizleri yoktan var edenin bu dünyaya çok kıymet vermediğini görebiliriz. Her şeyin sahibi olan Yaratıcının bu dünyaya kıymet vermemesine rağmen biz emanetçilerin sadece malı, mülkü seyredip kalıcı bir düşünce sistemi geliştirmemiz yersiz değil mi? Madem ölümlüyüz madem misafiriz, aldığımız nefesi ve bulunduğumuz mekânı bir daha düşünebilmeliyiz. Zaman zaman kendimizi, ailemizi, çevremizi düşünebilmeliyiz. Öyle bir düşünmeliyiz ki ölümler hastalıklar bizler için bir fırsat olabilmeli.

Bu fırsatları vesile kılarak insanlara bunların şaşkınlığını değil birer hakikat olduğunu vurgulayabilmeliyiz. Sadece tarihsel olaylardan örnekler vererek değil, kendi kurduğumuz düşünce sistemimizden hareketle örnek olma yolunda gereken adımları atabilmeliyiz. Dürüstlüğümüzle, ahlakımızla toplumun sigortası olmalıyız. Bazı insanların yaptıklarından dolayı cezayı hak ettiğimizi düşünmekten ziyade birkaç dürüst insan yüzünden cezalandırılmamayı ümit edebilmeliyiz.

Belanın, musibetin yağdığı bu dönemde Rahman’ın rahmetini yağdırması için dua etmeliyiz. Seherlerde bu ümmetin huzuru için dilimizin döndüğü kadar dualarımızı edip, Rahman’ın bizleri bağışlamasını tekrar tekrar dile getirebilmeliyiz. Bu boş zamanlarımızda ziyadesiyle Rahman’ı zikir ederek kulluğumuzu bir kez daha gözden geçirebilmeliyiz. Sadece O’na kul olup sadece O’ndan yardım isteyebilmeliyiz. Çok iyi bilmeliyiz ki O’ndan başka kimsemiz yoktur. Ancak O’nun vereceği şifa, O’nun vereceği rızık, bizi mutlu eder.

 Ne kadar eksikliğimiz olursa olsun yaptığımız bazı iyilikleri hatırlayarak bu iyiliklerin hürmetine dua edebilmek ümidiyle…

Selam ve dua ile…