Sosyal yaşam içinde insanı etkileyen ve çevreleyen çok faktör vardır. İnsanlar sanattan, hukuktan, ekonomiden etkilendiği gibi son zamanlarda en çok sağlıktan etkilenmektedir. Bu düşünceden yola çıkarak toplumsal perspektife baktığımızda toplumun bireylerinin bir yere takılıp kaldığını müşahede ediyoruz.

Sadece sanatsal düşünenlere bakıldığında hayatı sanattan ibaret görenler ya da ekonomik düşünenlere bakıldığında hayatı sadece paradan ibaret görenler ya da sadece doğacılar gibi sıralayabiliriz. Oysaki hayat tekçi bir bakışla kavranmadığı gibi hayat bunların bütünüdür.

Hangi meslek grubunda olursak olalım, mesleklerin ve her şeyin en üstünde bir gerçeğin olduğunu söyleyebiliriz. O da ölümdür veya hayatı ve ölümü yaratan bir yaratıcıdır. Vakti geldiğinde her şeyin bir sonunun olduğunu görebiliyoruz. Hayat bir sahne de olsa ya da bir film de olsa elbette bir sonu olacaktır.

Dünyayı etkileyen sağlık sorunu çok hareketli olan toplumun bireylerini sahneden, sahadan, işten, her şeyden alarak eve kapanmaya zorlamıştır. Hayat, bizlere ziyadesiyle düşünme payı bırakırken hakikatler üzerinde düşünmemiz gereken zamanı değerlendiremeyerek kendimize yazık ediyoruz. Balkonlarda sazlar, şarkılar komşuların eşlik ederek, hayatı bir süs bir eğlenceden ibaret görmesi çok farklı bir yaklaşım.

Yaratıcı, bizlere kendimizi ve ailemizi yakıtı taş ve insanlar olan cehennem ateşinden korumamızı istiyor. Aileyi korumak sadece eğlenmeyle olmuyor. Ailenin ebedi mutluluğunu düşünmek zorundayız. Korumak sadece ekonomik veya sağlık açısından korumak değildir. Korumak demek bir şeylerden uzaklaştırmak değildir. Korumak demek bir şeylerden uzaklaştırırken bir şeylere de yakınlaştırmak demektir.

Neye yakınlaştırmak? Allah’ın kelamına, O’nun Habibi’ne yakınlaştırmaktır. O’nun evlerde daim zikir edilmesini sağlamaktır. Bugüne kadar evlerde yersiz tartışmalar, dedikodular bizlere ne kazandırdı ki bundan sonra ne kazandıracak? Hepimizin farklı şekillerde hatası olduğu gibi yanlışları da olabilir. Fakat hepimizin aklımızı başımıza alıp düşünmemiz gerekir. Ne kadar sağlıklı da olsak bir gün hastalanacağız ne kadar yaşasak da bir gün öleceğiz. Muhammed Taha abimiz’in eserinde dediği gibi ‘Mademki öleceğiz, neden Allah için olmasın?’  ya da şair Nebi BOZABA’nın şiirinde ‘Ya bu can sana satılır ya yem olur kurda kuşa.’

Evet, ölüm gerçek; kaçış yok o zaman Efendimizin(s.a.v) tavsiyesini dikkate alalım. “Ölmeden önce ölünüz.” İnsanlar ölmeden ölüme hazırlığını yaparsa ölüm de güzel olur. Yoksa ben ölmem diyorsak sağlam kaleler ardında olsak da ölüm bizi yakalayacaktır. Bugüne kadar milyonlarca insan öldü. Ne eziyetler, ne işkenceler, ne hakaretler kimsenin dikkatini çekmedi. Çünkü mazlumlardı. Fakat bugün iş küresel olunca zenginleri de etkileyeceği için durum farklılaştı.

Normalde on kişinin ölümü sosyolojik iken milyonlarca mazlumun ölümü psikolojik olarak değerlendirildi. Nice küçük çocuklar kıyılara vurdu. Dünyada tık yoktu. Evet, mazlumlar yanarken herkes seyrediyordu. Ateşleri bugün de genelimize dokunmaya başladı. Ne mutlu onlara ki ölüm ve ahirete hazır olmakta gaflette değillerdir.

Selam ve dua ile…