Toplumun en çok etkilendiği durumlardan biri ekonomik krizlerdir. Bu krizlerden en çok etkilenen öğe eğitimdir. Belki insan yemesinden, içmesinden kısabilir fakat çocuğu için çoğu şeyi kısamaz. Servis parası, etkinlik için harcama, yemek parası, öğretmene hediye için para… Şahit oluyoruz ki çoğu veli, veli toplantısı için arabaya binip okula gitmek istediğinde ekonomik olarak zorlanıyor.

Yeri geldiğinde çoğu eğitimci arkadaş, ben böyleyim, ben şöyleyim naraları atabiliyor. Fakat hiç düşünemiyor, çok zor şartlardan geçiyoruz; insanlar kira parası, doğal gaz parası, elektrik parası nasıl ödeyecek. Adam bu soğukta gidip inşaatta iki kuruş para kazanıyor, onu da eğitimciler eften püften etkinlik yaptırıp elinden alabiliyor.

Garibanım o nasırlı elleriyle çocuğu arkadaşlarına mahcup etmemek için her türlü fedakârlığı yapıyor, adam o kadar ahlaklı ki para yoktur da diyemiyor. Bu durumu gören öğretmen daha da empati kuramayarak veliye dönüp hocam bir şey unutmuştum, haftaya meyve etkinliğimiz de var şu şu meyveleri alırsanız çok makbule geçer. Çocuk da çok sevinir.

Adamı zaten ağlatmışsın, anasını da ağlatmak istiyorsun. Sonradan dönüp müdürüm toplantı çok verimli geçti, bu tür etkinlikleri rutin olarak yapalım. Daha yukarılara bakıyorsun, çok zorda olan bir eğitimciyi özel bir üniversite alır; sahiplenir. Gel zaman git zaman derken başka özel bir üniversiteden iki kuruş fazla teklif gelir. Prof. hiç düşünmeden kabul edebiliyor.

Sorulduğunda hocam neden yer değiştirdiniz. Prof. biliyorsunuz bizim işimiz böyle bizler profesyoneliz (!) bizim ne zaman nereye geçeceğimiz belli olmaz. Bir kurum bir insana vefa gösterip onu zor durumda sahiplenmişse en ufak çıkarda eğitimci dediğimiz insanlar kurumu çok rahat terk ediyorsa buna profesyonellik demek, ne kadar doğru olur?

Benim araştırdığım kadarıyla ciddi anlamda eğitim sıkıntımız var. Fakat eğitim sıkıntımız kadar eğitimcilerin sıkıntısı da var. Eskiden eğitimciler çok daha kıymetliydi. Maddiyata çok bakmazlardı, bir öğrencinin sıkıntısını gördüklerinde bir araya gelip öğrencinin okuması için her türlü fedakârlık yaparlardı. Hatta ailenin genel durumu bu yöndeyse ailenin geçimini sağlaması için ne gerekiyorsa onu yaparlardı.

Öyle öğretmenler hatırlıyorum: çocuğun üstünü çıkarıp havluyla terini kuruturdu, hastaneye götürüp ilaçlarını alırdı. Bugün ise telefon açılır: ”Çocuğunuz hasta size zahmet kuruma uğrayabilir misiniz?” Gibi açıklamalar…

 Öğrencisine bir kitap hediye etmeyip hep öğrenciden bekleyen bir anlayış nasıl eğitim verebilir, bu bakış açısıyla nasıl öğrencinin gönül teline dokunabiliriz?

Bence eğitimci demek; eğitimin bütün öğelerini benimseyip çevreyle uyumlu, sorumluluk alabilen kişidir. Gerektiğinde gücü nispetinde her türlü fedakârlık yapabilen kişidir. Tarihi okursak ilk öğretmen Mus’ab bin Ümeyr’in nasıl bir öğretmenlik örneğini gösterdiğini; hangi felsefeyi geliştirdiğini, öğretmenliğine yakışır neler yaptığını, hayata veda ederken nasıl bir iz bıraktığını daha iyi görebiliriz.

Selam ve dua ile…