Dinler “genelde” “insan”ı esas alır ve insanın erdemli eylemlerle yüceleceğini, üstün olacağını söyler.
Yahudilik, “Yahudi ırkının üstünlüğünü” esas aldığı için genel kategorinin dışındadır ve ırkçıdır.
Hıristiyan kaynaklarında da Yahudi ırkının üstünlüğünü iddia eden ifadeler vardır.
İslam`da ise ölçüler net olarak ortaya konmuştur.
“Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Birbirinizi tanımanız için, sizi milletlere, kabileler ayırdık. Şüphesiz Allah katında en şerefliniz, en takva sahibi olanınızdır.” (Hucurat/13)
“Ey insanlar!”
Hitap bir kabileye, bir ırka, bir dine değil, tüm insanlığadır.
“Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık.”
İster Adem ve Havva deyin ister başka bir şey hepiniz yaratılış olarak eşitsiniz.
“Birbirinizi tanımanız için, sizi milletlere, kabilelere ayırdık.”
Irklar, kabileler oluşturdunuz; ama bunu irade eden Allah`tır, siz değilsiniz. Peki neden? “Birbirinizi tanıyasınız diye.” Tabii burada kullanılan kelime “bilme” değil “tanıma”dır (li tearefu) ve kelimenin “iyilik” ile de (ma`ruf) bağlantısı vardır. Yani ayet “Birbirinizi tanıyıp iyi davranasınız diye” şeklinde de anlaşılabilir. Yani mesele birbirini tanımak, iyilikle davranmak, iyiliği yaygınlaştırmak ve hatta iyilikte yarışmaktır.
“Şüphesiz Allah katında en şerefliniz, en takva sahibi olanınızdır”
İşte üstünlük ölçüsü!
Takva, yani, günahtan, kötülükten, zulümden uzak durmak…
En güzel örneğimiz ve “Ahlakı Kur`an” olan Efendimiz Rasulullah aleyhissalatu vesselamdan son derece önemli birkaç söz aktarayım.
"Ey insanlar! Dikkat edin. Şüphesiz Rabbiniz tektir, babanız da tektir. Dikkat edin. Ne Arab'ın Acem'e, Acem'in Arab'a ne de siyahın kızıl deriliye, kızıl derilinin de siyaha bir üstünlüğü söz konusu değildir. Üstünlük ancak takva ile olur.”
"Ey insanlar! Allah Teâlâ, şüphesiz cahiliye ayıbını ve atalarla, ecdatla büyüklenmeyi sizden gidermiştir.”
"Allah sizin ne soyunuza sopunuza ne de beden ve mallarınıza bakar. Fakat o sizin kalplerinize bakar. Doğru ve temiz bir kalbe sahip olana, Allah Teâlâ sevgi ve şefkat gösterir. Adem'in evlatlarısınız siz. Sizin Allah tarafından en çok sevileniniz şüphesiz en muttaki olanınızdır."
Allah`ın bir erkek ve bir dişiden yarattığı insanların birbirleri karşısında kan ve ırk üstünlüğü iddiasında bulunması tutarlı hiçbir tarafı olmayan bir iddia, çirkin bir cehalettir. Irk üstünlüğü iddiasında bulunmak cahiliyeye dönüş ve Allah`a açık bir isyandır.
Bediüzzaman`ın “Menfi ve müsbet milliyetçilik”ten söz ettiği iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. Üstad, “Menfi milliyetçilik” fikriyatından ve alem-i İslama verdiği zarardan söz etmekte buna karşı “Müsbet milliyet”i önermektedir ki, bundan kastı da “İslam milleti”dir.
Bir insanın yaşadığı yerlere, diline, kültürüne olan fıtri ilgisinin ya da milliyetçi tazyikat karşısında “Allah`ın verdiği hakları” savunmasının milliyetçilikle bir alakası yoktur.
“Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, ilim sahipleri için gerçekten ayetler vardır.” (Rum/22)
Aslolan adalettir.
Evren Allah`ın adalet sıfatıyla ayakta kalır, insanlık ancak adalet ile huzur bulur.
“Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.” (Maide/8)
İnsanları hak ve adalete, salih ameller ve takvaya davet etmek yerine “başkalarının milliyetçilikleri” üzerinden “ırk esaslı” bir mücadeleye davet etmek cahili bir davranıştır. ‘Mizan ortaya konup Peygamberler ve şahitler getirildiğinde` insanlar “İman ve salih ameller” dışında hüsranla karşılaşacaklardır.
Rabbim hepimize takvayı esas alma, adaletle davranma, istikamet ve hak yolda sebat nasip etsin.