15 Temmuz darbe girişimi siyasi hafızası darbelere alışkın olan bir toplum için ilk anda çok anormal gelmeyebilir. Nihayetinde son yüz yirmi yıl içerisinde çok sayıda darbeye ve darbe girişimine sahne olan ve silahlı kuvvetlerinin hemen her zaman sivil alana küçümser gözlerle baktığı bir ülkeden söz ediyoruz. Darbenin neredeyse bir hak olarak görüldüğü, siviller “yoldan saptığında” ya da ülke meselelerini çözmek bir yana içinden çıkılmaz bir hale getirdiklerinde askere gözlerin çevrildiği ve “medet” beklendiği bir ülke…
15 Temmuz girişimine kadar yaşanan darbeler ve darbe teşebbüsleri genel hatlarıyla “ittihatçı” bir karaktere sahiptir. Biraz milliyetçi, biraz batıcı, biraz da “dışardan icazetli” özellikler taşıyan darbelerin ortak özelliği ise ülkeyi geriletmesi, kimi kişi ve gruplara maddi ve siyasi rant imkanları sağlaması, işkence, infaz ve tasfiyelerle toplumsal hafızada kapanması uzun zaman alan yaralara sebebiyet vermesiydi. Hemen her darbe yeni sosyal sınıfların ortaya çıkmasına, yeni anayasa tartışmalarına, yeni dış politika tartışmalarına ve yeni toplumsal mühendislik çalışmalarına zemin hazırladı.
27 Mayıs sağın, 12 Mart solun, 12 Eylül sağ ve solun, 28 Şubat İslami kesimin direkt olarak etkilendiği süreçler olarak değerlendirilir. Mağdurların bu türden değerlendirmelere varmaları yaşanan süreçler göz önünde bulundurulduğunda normal karşılanabilir; ancak darbecilerin ajandalarının genellikle bu “ön almalar” dışında farklı içeriklerde olduğu sonradan ortaya çıkar. Bu da kapsamlı bir darbe analizi yapmak için darbecilerin “birilerinin iyi çocukları” oldukları gerçeğine biraz daha odaklanılması gereğini ortaya çıkarır. “İyi çocuklar”ın hangi süreçlerde devşirildikleri, hangi fikri inşa süreçlerini yaşadıkları, hangi saiklerle harekete geçtikleri ya da geçirildikleri anlaşılmazsa darbeci mantığın tam olarak anlaşılamayacağı kanaatindeyiz.
Tüm genellemeler ve benzerlikler bir yana 15 Temmuz girişimini diğerlerinden farklı kılan özellikleri de vardır. Üç aşamalı özelliğiyle dünyada benzeri olmayan bir darbe girişimidir 15 Temmuz. Bu üç aşama;
Sızma, yargı marifetiyle tasfiye ve askeri darbedir.
Otuz yılı aşkın süren bir sızma faaliyetinden sonra 7 Şubat MİT kriziyle başlayan ve 17-25 Aralık ile belirginleşen; ama hükümetin kararlı duruşuyla akamete uğrayan süreç, 15 Temmuz 2016 tarihinde iyi planlanmış, iyi uygulanmış bir askeri kalkışma ile tamamlanmak istenmiştir.
15 Temmuz girişimini diğer tüm darbelerden ayıran en önemli özelliklerinden biri de askeri bürokrasideki darbeci profillerin son derece silik ve belirsiz olmasıdır. Bu darbe girişiminde “darbenin başı” diyebileceğiniz bir asker yoktur. Sivillerin emir komutasında askerlerin darbeye teşebbüs ettiği ilginç bir girişimdir 15 Temmuz. Darbe girişiminin hemen her yerinde Pensilvanya`da ikamet eden ve 40 yıldır son derece karanlık ve karmaşık ilişkilerle işlerini yürüten F. Gülen`in izi vardır.
15 Temmuz girişiminin diğer darbelerden ayrılan bir yönü de başarısız olmasıdır. Bunun için birçok neden sayılabilir; ama Türkiye halkının cesur direnişinin en önemli etken olduğu ve bu etkenin darbeciler tarafından hiç hesaba katılmadığı unutulmamalıdır. Başarılı darbelerde askerin doğrudan ya da dolaylı etkisiyle ülke yönetiminde yapısal değişikliklere gidildiği göz önüne alındığında 15 Temmuz başarısız darbe girişiminden sonra sivil iradenin elinin daha da güçlendiği ve bundan dolayı düzenlemelerde rahat davrandığı görüldü.
Darbenin birinci yılında görünen ise ulusalcı Kemalistlerin halkın direnişini kendilerine mal etme çabasıdır.