Çok kısa bir süre yaşanan bahar havası yerini sert bir kışın habercisi olan soğuk rüzgârlara bıraktı.

“Yenikapı ruhu” söylemi çerçevesinde yapılan tartışmalarda Ak Partiye yakın kimi gazeteciler, Kemal Kılıçdaroğlu`nun 15 Temmuz sonrası bir süre devam ettikten sonra değişen üslubu üzerine “CHP fabrika ayarlarına döndü” şeklinde yorumlar yaptılar.

Danışmanları ne dedi bilemiyorum; ama gerçekten de Kılıçdaroğlu`nun üslubunda belirgin bir değişim göze çarpıyor.

Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan da bir süre dayanmasına rağmen eski üslubuna döndüğünü gösteren kimi açıklamalar yaptı.

Kimi şahsiyetlere göre tavır alan, konum belirleyen bazı gazeteci ve siyasilerde de zamanla benzer değişimler gözlendi.

Devlet Bahçeli`nin tutumundan yola çıkarak tezimize itiraz edenler sanıyorum ki, yanılıyorlar.

Bahçeli nihayetinde “Devletin adamı” olduğu için uyumlu görüntüsüyle asıl formatına dönmüştür.

Birçok kişi kendine geldi.

Yani dememiz o ki, kişiyi farklı gösteren maskeler uzun süre iş göremiyor.

“Fabrika ayarlarına dönmek” rahatlatıyor ve kişinin kendini daha iyi ifade etmesini sağlıyor.

Bu konunun bireysel yönleri olduğu gibi toplumsal yönleri, hatta devletler bazında yönleri de vardır.

Peki, biz bunu neden bireysel ve toplumsal anlamda Müslümanlar için düşünmüyoruz?

Bizim fabrika ayarlarımız yok mu?

Terminolojimizde “fabrika ayarları”, “fıtrat”a karşılık gelir diye düşünüyorum.

Bundan yola çıkarak “Dünya Müslümanlarının da fabrika ayarlarına dönmesi gerekir” diyebilir miyiz?

Hâlihazırdaki durum maalesef düşünce ve eylem planında fıtrattan koptuğumuzu, kendimizi ve çevremizi vahyin değil de küresel emperyalizmin diliyle tanımladığımızı ortaya koyuyor.

Fıtrat; arı, duru, katışıksız, insani ve İslami olandır.

Fıtrat vahiy esaslı yaşamın en net tablosudur.

İslami geleneğimiz, tanımlamaları ilkeler ve esaslar üzerinden yapmasına rağmen biz her şeyi olaylar bağlamında değerlendiriyorsak bu ayarlarımızda bir bozukluğa işaret etmiyor mu?

Allah ve Resulüne dönmemiz gerekiyor.

Düşünce ve eylemlerimizde Allah`ın rızası mı, farklı ajandalar mı devreye giriyor, başa dönüp kontrol etmemiz gerekiyor.

“Mü`min erkekler ve mü`min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder kötülükten sakındırırlar. Namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler, Allah`a ve Resûlü`ne itaat ederler. İşte Allah`ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe Suresi, 71)

Mü`min erkekler ve mü`min kadınlar birbirlerinin velileridirler.

İyiliği emreder kötülükten sakındırırlar.

Namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler,

Allah`a ve Resûlü`ne itaat ederler.

İşte fıtrat budur!

Şeytan ve dostlarının değil, vahyin diliyle tanımlarımızı yaparsak sorunlarımızın çoğu çözülür.

DOĞRUHABER`LE DEVAM

Fatiha Suresini okuyarak “Bizi ‘sıratı müstakime` ilet” diye dua ederiz Alemlerin Rabbine.

Dosdoğru olan, meyil ve eğrilik bulunmayan yoldur “müstakim” olan yol.

İstikamet üzere olmak, mutedil olmaktır ve aynı zamanda hakta sebat etmektir.

Allah`ın yardımıyla “Günlük gazete” olarak devam ediyoruz.

Çabalar elbette kıymetlidir; ama Rabbimiz dilemezse bir yaprak bile kımıldamaz.

Biz de bunun bilincinde olarak Doğruhaber`de yeni bir aşamaya geçerken hal ve kal diliyle yakarıyoruz Rabbimize:

Bizi aziz Peygamberin “hayırlı” diye tarif ettiği vasat yolda sebat ederek yürüyenlerden eyle.

İnsi ve cinni şeytanların şerrinden muhafaza eyle.

“Bizi dosdoğru yola ilet”

“Nimete erdirdiklerinin yoluna”

“Gazaba uğrayanların ve sapkınların yoluna değil”

ATATÜRK`ÜN YANINDA

Hasan Cemal, basının önemli bir ismi. Bir dönemin meşhur ittihatçı paşalarından “Cemal Paşa”nın torunu.

Hani Merhum Akif`in “Üç beyinsiz kafanın derdine üç milyon halk” mısraında işaret ettiği üş kişiden biri. O üç kişi Enver, Talat ve Cemal paşalardır.

Cemal paşanın torunu yazdığı son yazılarından birinde şunu diyor:

“Erdoğan, laik cumhuriyete de, demokratik cumhuriyete de hayır diyor, yüzünü Batı`dan Doğu`ya dönüyor.”

Ve sözünü şöyle bağlamış:

“Erdoğan`ın karşısında Atatürk`ün yanındayım” demiş Hasan Cemal.

Tabii bu yeni bir konumlanma.

Biz uzun zamandır onu Karayılan`ın, Bayık`ın yanında görüyorduk. Bir süre Erdoğan`ın yanında da durdu, bunu unutmayalım.

Şimdilerde memleketin içine düştüğü durumdan dolayı çok üzülüyor ve son derece karamsar yazılar yazıyor.

Tabii ideolojik yeterlilik ya da teorisyenlik anlamında basamak atladığını da unutmayalım.

Bilumum Kemalistler “Atatürk`ün izinde” iken Hasan Cemal onun yanında.

Adamı basite almayın.