Kaoslar toplumun her kesiminde kötü karşılanan durumlar değildir. Halkın ekseriyeti kaostan kötü etkilenir ve zarar görür az bir kesim bundan nemalanmaya, rant elde etmeye çalışır ve başarılı olur. Bunların ciddi bir ideolojileri, ilkesel bir duruşları da yoktur.

Mısır`da medya organları ve parasıyla darbede önemli rol oynayan Saviris`in darbe sonrası halkın kötü durumuna rağmen servetine servet kattığı bilinmektedir.

Muhammed Mursi hükümetinin halkın parasını Batılı ve Batıcı sülüklere teslim etmeyeceği ortaya çıktığında darbe için de hazırlıklar başlamıştı.

Liberaller, milliyetçiler ve solcular sahnelenen oyunun figüranları idi sadece; ama bunu anlamaları için daha çok zaman geçmesi gerekiyordu. Keza Suudi güdümünde hareket eden Selefi gruplar da öyleydi.

Türkiye`de Gezi olaylarına doğrudan destek veren kimi sermaye gruplarının spekülasyonlarla bir yıllık kârı birkaç günde elde ettiği yılsonu rakamlarında ortaya çıkmıştı.

Sokağa çıkan solcu gençler devrim şarkıları söylerken lojistik desteğin kaynağı olan kapitalistleri hiç merak etmiyorlardı.

Benzer bir tezgâh şu anda Pakistan`da devrededir.

Amerikan işbirlikçisi darbeci katil Müşerref sonrası ciddi bir hükümet kuruldu Pakistan`da.

İki provokatör sürüldü piyasaya: Tahir-ul Kadri ve İmran Han.

Nevaz Şerif hükümeti öncesine kısaca bakalım.

Amerika istediği zaman ülkede operasyon yapıyor, adam kaçırıyordu. İnsansız uçakların yaptığı saldırılarda çok sayıda sivil hayatını kaybetmesine rağmen özür bile dilemedi Amerika.

Darbeci General Müşerref, ülkeyi babasının çiftliği gibi kullanıyordu.

İstihbaratın yönlendirmeleri ile mezhep çatışmaları kışkırtılıyor, şiddetin dozu artıyordu.

Bu dönemde hem Tahir-ul Kadri hem de İmran Han Amerikancı darbeci Müşerref`e açık destek verdiler. Yolsuzluklara hiç seslerini çıkarmadılar, çünkü rejimden ciddi biçimde nemalandılar.

Pervez Müşerref sonrası kaos ortamında da pek sesleri çıkmadı.

2013 seçimlerinde Cemaat-i İslami`nin de desteklediği koalisyon seçimi kazanınca ülkenin havası değişti.

Bir yıl içinde ülke ekonomik anlamda büyük ilerleme kaydetti.

Yeni hükümet, iç savaşın durdurulması için Pakistan Talibanı`yla görüşmelere başlama kararı aldı. İlk görüşmeler olumlu sonuçlanınca Amerika ve içerdeki uzantıları bundan rahatsız oldu.

Taliban`a yönelik saldırılar arttı ve bu da beraberinde şiddeti artırdı. Buna rağmen hükümet barış görüşmelerinin sürdürülmesi için çaba harcıyor.

Ağustos ayında aynı anda düğmeye basılmışçasına iki isim sokağa döküldü.

Tahir-ul Kadri ve İmran Han.

Biri Batı`dan güdülenmiş bir molla diğeri bir sporcu.

İkisi de Taliban`ın bulunduğu Kuzey Veziristan`a yapılan askeri operasyonların devam etmesi yönünde çağrı yapıyorlar.

İkisi de hükümetin yolsuzluk yaptığını iddia ediyorlar.

İkisi de barışçı olduklarını iddia ediyorlar; ama meydanlarda ölçüsüz bir şiddet sergiliyorlar.

İkisi de kaos ve karmaşanın devam etmesini istiyorlar.

Seçimlerle, halkoyuyla alakaları yok, yalan söylüyorlar, çünkü girdikleri seçimleri kaybetmişler. Hükümetin halk desteğine sahip olduğunu biliyorlar ve askeri kışkırtmaya çalışıyorlar.

Kandan ve kaostan nemalanan kirli ittifakların sözcüleridir onlar.

Hedeflerine ulaşırlarsa Batılı efendileri biraz daha fazla kazanacak, onlar da bundan faydalanabilecektir.

Başarısız olurlarsa soluğu Kanada`da ya da Amerika`da alacaklar ve yeni bir senaryoya kadar bekleyeceklerdir.

KORUCULUK TALEBİ

HDP eş başkanı Demirtaş, Türkiye`nin PKK`ye silah vermesi gerektiğini söylemiş.

Uçuk bir talep ama sadece o kadar da değil.

Nerden baksan tutarsızlık…

Yayın organlarına baktığın zaman çok iddialı biçimde T.C hükümetinin IŞİD`e silah yardımında bulunduğunu söylüyorlar.

Diyelim ki doğru.

Peki, IŞİD`e silah veren hükümet neden ve kime karşı PKK`ye silah versin?

Barzani ile iyi ilişkileri olan hükümet Barzani`ye düşman olan bir gruba neden silah versin?

Esad`a düşman olan bir hükümet, Esad müttefiki olan bir gruba neden silah versin?

Bunlar talebin karşılanmasıyla ilgili tutarsızlıklar. Bir de talebin geldiği yerin tutarsızlıkları var.

Çözüm sürecinde silah bırakacaksanız neden ve kime karşı silah istiyorsunuz?

Bu bir koruculuk talebi başvurusu mu?

Karakollar ile bu kadar haşır neşir olduktan, ve yalanlanmayan iddialara göre ilçe kaymakamının aracıyla muhalif görüşte olanları alıp sorguya çektikten sonra bu talebin anlamı “devlet görevinin” resmîleştirilmesi isteği mi?

Önümüzdeki iki ayda çok şey netleşecek.