Yerel seçim sonuçları üzerinden okuma yapan küresel kaos merkezlerinin Türkiye ile ilgili bazı planları devreye soktukları artık net olarak görünüyor.

Toplumun bir kesimine açıkça hakaret eden kişilerin eleştirilmesi ve kınanması gerekirken, muhalefet partisi tarafından taltif edilmesi ve desteklenmesi dikkat çekici bir örnektir sadece.

 Kaos merkezlerinin planları doğrultusunda hiçbir ahlaki ilke ve değere dayanmadan siyaseti çirkefleştirenlerin gündemden düşmediği günlerdeyiz.

Özellikle HÜDA PAR’ın çifte vatandaşlığı bulunan Siyonist soykırımcıların cezalandırılmasına yönelik kanun teklifi ülkenin gündemine geldikten sonra ana muhalefet partisi, ırkçı partiler ve PKK talimatlarına göre siyaset belirleyenler yalan ve iftiraya dayalı son derece kirli bir dil kullanmaya başladılar.

İnsani değerlerini kaybetmemiş herkesi derinden yaralayan Narin’in kaybolması ve nihayetinde cesedinin bulunması sürecinde hiçbir alakası olmamasına rağmen HÜDA PAR hedef alındı ve suçlandı.

Tel Aviv merkezli sosyal medya hesaplarından paylaşılan mesajın bir kelimesini bile değiştirmeden HÜDA PAR’a çamur atmaya kalkıştılar. Dosya için “gizlilik kararı” verilmesini bile HÜDA PAR ile ilişkilendirmek istediler.

HÜDA PAR, şöyle bir açıklamada bulundu:

“Masum bir yavrunun her ne sebeple olursa olsun katli dehşet verici bir durumdur. Soruşturmanın hızlı bir şekilde tamamlanarak suçluların en kısa zamanda hak ettikleri cezaya çarptırılması hepimizin beklentisidir. Bizler HÜDA PAR olarak soruşturmanın tüm aşamalarında konunun yakın takipçisi olacağımızı belirtmek isteriz.

Bu olayın ortaya koyduğu vahşet ve insanlık dışı durum nedeniyle halkın duygularının tavan yaptığı ve herkesin hassaslaştığı bir süreçte bu meselenin bir provakasyona ve kaosa dönüştürmek isteyenlerin sahaya inmeleri çok tehlikeli ve vahim bir durumdur. Halkı, sivil toplum kuruluşlarını ve duyarlı herkesi bu tehlikeli ve art niyetli girişimlere karşı sağduyulu olmaya davet ediyoruz.”

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’de maalesef kaçırma olayları, cinayetler, çocuklara ve kadınlara yönelik şiddet olayları yaşanmaktadır. Bunlara karşı daha caydırıcı önlemlerin alınması, suçluların daha ağır cezalara çarptırılması insan olan herkesin talebidir.

Ama Narin olayında sokağa çıkıp HÜDA PAR’a çamur atmak isteyenler kötü niyetli ve kirli ilişkilerini, kirli sicillerini gizlemek isteyen kişi ve kuruluşlardır.

Narin olayı gibi hassas ve toplumun tüm kesimlerini üzen soruşturmalarda “gizlilik kararı” verilmesi doğal olan bir şeydir.

2018’de yaşanan Leyla Aydemir olayında da “gizlilik kararı” verilmişti.

4 yaşındaki Leyla Aydemir, 18 günlük aramanın sonucunda ölü olarak bulunmuş ve yine aileden birileri uzun süre sorgulanmış; ama sonuçta delillere göre katil olduğu söylenen kişi cezalandırılmıştı.

Leyla, 18 gün boyunca aranmış; ama şimdi HÜDA PAR’ı hedef gösteren PKK çevreleri nedense konuyu gündemde tutmamıştı. Dosyada “gizlilik kararı” olması eleştirilmemiş, PKK güdümündeki siyasetçiler sokağa dökülmemişti.

Sonradan cinayetle suçlananların HDP’li siyasetçilerle fotoğrafları çıkmış ve tepkisizliğin nedeni anlaşılmıştı.

Oysa insan olanın, Narin ya da Leyla’nın katillerinin siyasi kimlik ve tercihlerine bakmaksızın vahşi cinayeti lanetlemesi, bu tür bir vahşetin bir daha yaşanmaması için toplumsal duyarlılığı yükseltmesi gerekirdi. Kanunlarda katillerin cezalarının artması için uğraşması gerekirdi.

Ama il teşkilatlarının kapısında çocukları dağa kaçırılan çocukların annelerine hakaret edenlerin asıl derdi ne Narin ne de Leyla’dır.

Yazımızı HÜDA PAR’ın açıklamasının son kısmı ile bitirelim:

“Gerçeğin üzerini örtmek çabasında olan bedbahtlara hatırlatmak isteriz ki: gerçekler er veya geç ama mutlaka ortaya çıkarlar. O gün, utanma duygularını kaybedenlerin yüzü belki kızarmayacak ama yüzleri kapkara olacaktır.”