Gazze adım adım imha ediliyor.
Yıllardır kuşatma altında tutulan, aralıklarla bombalamalara maruz kalan, temel insani ihtiyaçların bile karşılanmasına izin verilmeyen Gazze, katiller koalisyonunun gözetiminde bir soykırıma tabi tutuluyor.
ABD’den, İngiltere’den, Almanya’dan aralıksız olarak silah yardımı alıyor Siyonist teröristler ve hiçbir yardım ulaştırılamayan mazlum halkın üzerine bombalar yağdırılıyor.
Kuşatma altındaki Gazze, parça parça bölünüyor, bombalardan kaçmak isteyen insanlar çevreyi tutmuş “keskin nişancı” denilen insan kılıklı; ama vahşi hayvanları bile dehşete düşürecek yaratıklar tarafından vuruluyor.
Aslında biz bu manzaralara çok da yabancı değiliz.
Beyrut ve Sabra-Şatilla’da gördük bu lanetli zalimleri.
Saraybosna kuşatması sırasında gördük bu katilleri.
Kunduz’da, Mezar-ı Şerif’te, Ceng kalesinde gördük, muharip olmayan insanları vahşice katledenleri.
Ebu Gureyb’de mazlumlara işkenceler yapılırken gördük.
Camiler, pazar yerleri insan mezbahanelerine dönüştürülürken rastladık o zalimlere.
Yermuk’te, Doğu Guta’da insanlar açlıktan ölürken, bombalar ve kimyasal silahlar yağdırılırken gördük.
Zaman farklı, mekan farklı da olsa ortak isimlerinin “zalim” olduğunu bildiğimiz katillerdir onlar.
Meskenleri, yaşam alanları, okulları, hastaneleri yerle bir edildiğinde, bazen çocuksuz, bazen ebeveynsiz sığındıkları yerler de şimdi insanlıktan nasibini almamış Yahudi teröristlerin saldırısına uğruyor.
Sağ kalanlar, ilaçsızlıktan, gıdasızlıktan adım adım ölüme gidiyorlar.
Siyonist teröristler, çocukları katlederek cehennemlerini daha bir yakıcı hale getiriyorlar ve kimseyi dinlemiyorlar.
Sivilleri öldürme, dediler, hedef gözetmeden bombaladı.
Mabetleri, okulları, hastaneleri bombaladı, “savaş suçu işliyorsun” dediler, katliama devam etti.
Yasaklı silahlar kullandı, ilaç girişine izin vermedi, Adalet Divanında yargılandı, suçlandı; ama soykırıma ara vermeden devam etti.
Soykırıma uğradığını iddia ederek mağduriyet edebiyatı yapanların çocukları, soykırıma uğrayıp sürgün edilenlerin çocuklarını, Cebaliye’de, Han Yunus’ta vahşice katlettiler.
Şimdi kana doymayan Netanyahu ve emrindeki sırtlanlar gözlerini Refah kentine dikmişler ve bombalamaya başlamışlar.
Güvenli bölge denilen Refah kenti…
Tüm dünyadaki insanların kalbi parçalanıyor; ama korkularını, çıkarlarını insanlıklarının önüne geçirenler, üç günlük dünyada “bana zarar gelmesin” diye adım atmaya yanaşmayanlar, kalbin sesini kapatıp yaşamaya devam etmeye çalışıyorlar. Üç günlük dünya menfaati için, biraz daha para kazanmak için katil teröristlerle ticarete bile devam ediyorlar.
Kuduz sırtlanlar gözlerini Refah kentine dikmişler ve her zamanki gibi “yapma” diyen seslere sırıtarak cevap veriyorlar, çünkü kimsenin adım atmayacağından emindirler.
Avrupa’nın ortasında Srebrenitsa’da BM barış gücü askerlerinin gözetiminde soykırım yapıldığında birçok insan Bosna’nın İslam dünyasından uzak olmasından dert yanmıştı.
Ama Gazze için hiç kimsenin, hiçbirimizin mazereti olamaz!
Dün Srebrenitsa’yı korumak yerine soykırıma açanlar, bugün Gazze’de soykırımcıya her türlü desteği sağlayanlarla aynı kişilerdir, aynı zihniyettir, hiç şüpheniz olmasın!
İnsanları ancak insanlar korur, zalimler değil!
Zekeriya Yapıcıoğlu, birkaç yıl önce “Güvenli bölge Amerika’nın olmadığı bölgedir” derken çok önemli bir noktaya parmak basıyordu.
Siyonist teröristleri suçlamakla, uluslararası topluma çağrıda bulunmakla, soykırımcıya en şiddetlisinden kınamada bulunmakla düzelecek hiçbir şey yoktur.
Kendi güvenliğimizi ancak biz sağlayabiliriz ve güvenli bölge ancak zalimlerin güç ve iktidar sahibi olmadığı bölgedir.