Mirac’ın bir yıldönümünde Ebu Ubeyde’nin şu sözleri çok anlamlı geldi:
“Allah bize yokluk için varlık kapılarını açtı, bizim yaşadıklarımızı yaşasaydınız, gördüklerimizi görseydiniz Allah’a çokça secde eder ona çokça şükrederdiniz. Biz yardımı ancak Allah’tan bekliyoruz, dünyanın kapıları bize kapalı fakat Allah’ın kapısı açık!”
Her gün yeni şehid haberlerini duyduğumuz bununla birlikte direnişin destanlarına kısmen şahid olduğumuz Gazze’den sesleniyor Ebu Ubeyde.
O Gazze ki, dünyanın tüm zalim güçleri bir araya gelip soykırımcı siyoniste destek çıktıklarında direndi ve “Allah bize yeter, o ne güzel vekildir” dedi.
Şehid önder Salih el Aruri, şehadetten önce şunları söylemişti: “Dürüstlüğün alameti sonuna kadar bu yolda ilerlemektir, sonu da şehadettir. Şehadet ise bizim için bir şereftir, bir arzudur. Dolayısıyla ne tehdit etmeleri ne de tehditlerini gerçekleştirmeleri bizi korkutmaz.”
Tanklarına güvenen katillerin karşısına Allah’ın vaadi olan iki güzel şeyden birine, zafer ya da şehadete kavuşacağına inanan mücahidin tankı vururken okuduğu ayet her şeyi anlatıyordu aslında: “Onları siz öldürmediniz, ama onları Allah öldürdü; attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Mü'minleri kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.” (Enfal/17)
Rabbimiz Yüce Kur’an’da Mescid-i Aksa’dan söz ederken “… çevresini mübarek kıldığımız” diye buyuruyor. İsra ve Mirac’ın anlatıldığı ayette bir de şöyle bir ifade var: “Bir kısım ayetlerimizi gösterelim diye…”
Gazze direnişi, Aksa’nın özgürlüğünü hedef alıp, insanlığın en diplerinde dolaşan Siyonist barbarlığa karşı başlattı “Aksa Tufanı”nı.
“Çevresi mübarek kılınmış” beldede üzerine ölü toprağı serpilmiş ümmetin kurumuş damarlarına kan vermek için kanlarını döktü mübarek insanlar.
Peygamberine en sıkıntılı zamanında “ayetlerinden bir kısmını” göstererek teselli eden Rabbimizin, sadece O’nun rızası için açlık ve susuzluk dahil her türlü sıkıntıları yaşayan mücahitlere “ayetlerini göstermesi”, onları yardımıyla desteklemesi hiç de şaşırtıcı bir şey olmasa gerek.
Şehid Seyyid Kutub, İsra Suresi tefsirinde şunları söylüyor:
“Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya yapılan bu yolculuk her şeyden haberi olan, her şeyi en güzel şekilde düzenleyen yüce Allah'ın yapılmasını istediği bir yolculuktur. Hz. İbrahim ve Hz. İsmail'den (Aleyhimusselam) peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e (Aleyhissalatu vesselam) kadarki, tevhid inançlarının en büyük halkalarını birbirine bağlıyor. Bütün tevhide dayalı dinlerin kutsal saydıkları yerleri birbirine bağlıyor. Sanki bu hayret verici yolculuk ile son peygamberin kendisinden önceki tüm peygamberlerin kutsal değerlerine sahip çıktığı, onun peygamberliğinin bu kutsal değerlerin hepsini kuşattığı ve peygamberliğinin bu kutsal değerlerin hepsiyle ilgisi olduğu duyurulmak isteniyor. Bu, zaman ve mekân sınırlarının çok ötesine uzanan, zaman ve mekânın ufuklarından ve boyutlarından daha geniş bir alanı kapsayan, ayrıca ilk bakışta ortaya çıkan yakın anlamlardan daha büyük manâlar ifade eden bir yolculuktur.”
Evet, Aziz İslam, Rasulullah aleyhissalatu vesselam ile nasıl ki tevhidin son halkası olarak insani ve ahlaki kemalin zirvesini temsil ediyorsa, bugün İslami direniş, Gazze’den tüm dünyaya bunu bir kez daha gösteriyor.
Ey Rabbimiz!
Nasıl ki, Rasulünü Mirac ile sevindirdiysen, aziz kullarını da zaferle sevindir, lanetli düşmanı ve dostlarını zelil eyle!