Nijer’de yaşanan darbe batılıları tahmin edilenden daha fazla kaygılandırmış görünüyor.
Darbenin “kansız” gerçekleşmiş olması ve kısa süre içerisinde halkta bir karşılığının olduğu gerçeği ile yüzleşilmesi herhalde batılıları rahatsız eden önemli ayrıntılardır.
Tabii Nijer’in sahip olduğu önemli madenler ve bu madenlerin özellikle Fransa için hayati önem arz etmesi de hatırdan çıkarılmamalı.
Ama herhalde en önemli olan kısmı sömürülenlerin sömürgecilere ilk defa bu kadar açıktan ve yüksek sesle “sömürge günahlarını” hatırlatmasıdır.
Yönetimler bazı gerekçelerle seslerini çıkarmasalar da “devşirilememiş aydınlar” halka sömürgeye razı olmama, eskinin hesabını sorma bilincini vermeye devam ediyorlar.
Öyle ya artık “mızrak çuvala sığmaz” oldu.
Cezayir’in bazı bölgelerinde nükleer denemeler yapan ve bazı yerlere mayın döşeyen Fransa, ne nükleer deneme yaptığı yerleri ne de mayınların haritasını vermeyi kabul etmiyor.
Bu da tepkinin büyümesine neden oluyor ve bu tepki kendini siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda gösteriyor.
Fransızcanın eğitim dili seçenekleri arasından çıkarılması belki de en önemli tepkilerdendir.
1 buçuk milyondan fazla Cezayirlinin, Fransa tarafından vahşice katliama maruz kaldığı yılların üzerinden 60 yıl kadar geçti ve ancak bu kadar süre sonra sömürge dönemi ve sonrası sorgulanabiliyor.
Aslında bu durum Cezayir’e has bir şey de değil.
Afrika’nın büyük kısmında kağıt üzerinde “bağımsız devletler” görünüyorsa da işin aslı siyasi, ekonomik ve askeri alanda Fransız sömürgesi devam ediyor.
Zaten Fransa için zenginliğin en önemli kaynağı da Afrika’dır.
Fransız muhalif aydın Sartre, F. Fanon’un “Yeryüzünün Lanetlileri” eserine yazdığı önsözde şu ifadeleri kullanır: “Bizlerin sömürücü olduğumuzu çok iyi biliyorsunuz. ”Yeni kıtalar”dan altını, madenleri sonra da petrolü alıp eski metropollere getirdiğimizi çok iyi biliyorsunuz. Saraylar, katedraller ve sanayi merkezleri gibi kusursuz sonuçları eksik değil tabii; ama ufukta kriz göründüğünde, darbeyi yumuşatmak ya da başka yere saptırmak için sömürge pazarları hazırda bekliyor.”
Nijer’in Devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum, Fransa için son derece “uyumlu” bir isimdi.
Tabii uyumlu olması sadece Nijer’in kaynaklarını peşkeş çekmesi ile açıklanacak kadar basit değil.
Amerika’nın Kenya üzerinden bölgedeki birçok ülke ve örgüte askeri müdahalede bulunması stratejik açıdan önemlidir elbette ve benzer bir durum Nijer için de geçerlidir.
Fransa, Mali’den çekilmek zorunda kaldıktan sonra bölgede kontrolü kaybetmemek için Nijer’i en önemli üs olarak kullanmaya başladı.
Libya, Sudan, Çad ve Mali’de “kontrollü kaos” ile bölgeyi “yönetilebilir” hale getirme çabalarının merkezi Nijer’di.
Mesela devrik cumhurbaşkanı Bazoum’a destek açıklaması yapan ülkeler, Bazoum’un Sudan’ın darbeci gruplarından HDK’ye ve lideri Hamideti’ye verdiği destekten habersiz değillerdi.
Hamideti’nin de katiller sürüsü Cancavitler ile beraber Darfur’da yaşanan katliamın bir numaralı sorumlusu olduğu iyi bilinmesine rağmen batı açısından “muteber” kişi olarak kabul edildiği biliniyor.
Bazoum’un devrilmesi, Sudan’da Hamideti’nin, Libya’da Hafter’in zayıflamasına, Cezayir hükümetinin elinin güçlenmesine sebep olabilir.
Evet, sömürgeci kaygılı…
Ya planlandığı gibi Afrika’nın en büyük ülkelerinden Nijerya’yı fiili anlamda savaşa sokup orta ve Kuzey Afrika’da kalıcı bir istikrarsızlığın zeminini oluşturacaklar ya da yavaş yavaş Afrika’yı terk etmek zorunda kalacaklar.
Sömürgeci, üslup ve duruşuyla birinci şıkkı seçecek gibi görünüyor.