14-28 Mayıs seçimleri birçok kimse için şaşırtıcı olan sonuçları ile değerlendirilmeye devam edilirken kabinenin kimlerden oluşacağı gündemin ortasına oturdu.
Mevcut bakanların milletvekili adayı olduğu ortaya çıkınca yeni kabinede yer almayacağı anlaşılmıştı.
Kritik seçim sürecinde her faktörden faydalanmak isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özellikle son süreçte başarıları göz ardı edilemeyecek kabine üyelerini milletvekili adayı yaparak sahaya sürmesi özellikle deprem bölgesinde beklentilerin üstünde sonuçların çıkmasına neden olmuştu.
Meclis aritmetiğinin yasama faaliyetleri için önemi ortada olmasına rağmen yine de milletvekili seçilen bazı isimlerin kabinede devam edeceği tahmin ediliyordu.
Beklendiği gibi olmadı.
Aday olmamış iki kabine üyesi görevlerine devam edecekler. Bunların dışında “Başkan yardımcısı” dahil tüm kabine değişti.
Değerlendirmemizi özellikle birkaç isim üzerinden yapmak istiyoruz.
Daha önceden 2 dönem milletvekilliği yapan, bakanlık, başbakan yardımcılığı gibi görevlerde bulunan Cevdet Yılmaz “Başkan yardımcılığı” görevine getirildi. Bu da hükümetin iç ve dış meselelere bundan sonra bürokratik pencereden değil de siyasi açıdan yaklaşacağının ve devlet içerisinde bir operasyon yapılacağının göstergesi olarak okunabilir. Muhalefete göz kırpan ve bilgi sızdıran yerlere karşı sert bir tavır takınılabilir.
Fuat Oktay, “Cumhurbaşkanlığı sisteminin” yerleşmesi adına önemli adımlar attı ve görevini tamamladığına kanaat getirildi. Cevdet Yılmaz’ın gelmesi ise Mehmet Şimşek ile beraber ekonomiye yönelik restorasyon politikalarına önem verileceğinin de işareti olarak kabul edilebilir.
Dışişlerinde herhalde Hakan Fidan isminden başka hangi isim olsaydı, görev yaptığı süre boyunca başarılı bir profil çizen Mevlut Çavuşoğlu’nun yerine yakıştırılmaz ve tepki çekerdi. Hakan Fidan’ın bölgesel meselelerin hemen hemen tümünde “perde arkası diplomasisi” yürütmesi ve zaten dünyada hükümetler nezdinde tanınan biri olması acemilik çekmeyeceğinin göstergesi olarak okunabilir.
Yani daha göreve başlamadan bir miktar krediye sahiptir.
Ama Erdoğan’ın “sır kutusu” dediği ve Davutoğlu döneminde siyasete girmesine izin vermediği Hakan Fidan’ı şimdi “Dışişleri Bakanı” olarak atamasında farklı okumalar yapmayı gerektiren nedenler çok fazladır.
MİT olarak PKK’nin Suriye uzantısına ve Irak’taki karargâhlarına yönelik gerçekleştirdiği “nokta operasyonlar” neticesinde örgütü ciddi biçimde güç kaybına uğratan Fidan, şimdi AB ve ABD’nin siyasi temsilcilerinin karşısına çıktığında söylemleri daha bir dikkate alınacaktır. Bunun yanı sıra Körfez ve İran ile olan münasebetleri Ortadoğu’da siyasi zemini hareketlendirecek ve yeni pozisyon almalara sebep olabilecek mahiyettedir. Zaten “Cumhurbaşkanlığı yemin töreni” dolayısıyla davet edilenlerin ve davete icabet edenlerin siyasi duruşları da yeni bir perspektifin varlığına işaret etmektedir.
İçişlerinde Ali Yerlikaya ismi de dikkat çekicidir.
Yakından takip edenler İstanbul gibi devasa bir kentin mülki amiri olarak sakin; ama çalışkan bir profil ile karşılaşırlar. Süleyman Soylu’dan görevi devralırken söylediği şu sözler önemlidir: “Biz milletimizin emrindeyiz. Görev ve sorumluluklarımızın bilincindeyiz. Temel referansımız hukuk ve insan haklarıdır. Bundan taviz verilmeyecektir.”
“Terörle ve organize suçlarla mücadelede” başarılı bir profil çizen; ama özellikle organize suç lideri iddiasıyla yargılanan Sedat Peker’in ithamları sonrası ciddi biçimde yıpranan Soylu’nın kızağa çekilmesi çok da şaşırtıcı değildi. Ama toplumdaki popülaritesi ve özellikle milliyetçi kesimlere olan yakınlığı dolayısıyla görevden alınması durumunda kırılmalara ve zemin kayıplarına neden olacağı düşünülüyordu.
Beklendiği gibi olmadı.
Ali Yerlikaya’nın “hukuk ve insan hakları” vurgusu yapması ise büyük ihtimalle Soylu’nun sert söylemlerinden rahatsız olan birçok kesimi rahatlatmıştır.
Sonuç olarak…
İyi ya da kötü kanaatler bir yana “Yüzyılın kabinesi” diye duyurulan isimler hakkında iddialı laflar etmek için çok erken.
2011 seçimleri sonrası oluşturulan Bakanlar Kurulu için dönemin Başbakanı Erdoğan, “Ustalık kabinesi” demiş ve iddialı konuşmuştu.
Sonradan bazı bakanların ismi yolsuzluklarla anılmış, “ustalık kabinesi”nin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, kötü yönetimi ve skandallarıyla hafızalara kazınmıştı.
O yüzden de “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz” diyelim ve bekleyip görelim.