Seçimlere doğru gidilirken, öyle görünüyor ki, yalanın, manipülasyonun, ajitasyonun, kirli algı operasyonlarının zirvelere çıkışına tanık olacağız.

Sandıklara yönelik bir girişimde bulunmayı düşünenler hemen bir yerleri suçlayarak “sandık güvenliğinden” söz ediyor, kirli ittifaklara girenler, diğer ittifakları karalayarak yaptıkları çıkara dayalı birliktelikleri örtmeye gayret sarf ediyor.

Geçenlerde ismini anmaya değmeyecek biri “HÜDA PAR ve SADAT” isimlerini bir araya getirerek bir şeyler söylüyordu. Kimi siyasetçiler de bu akla ziyan yorumlar üzerinden açıklamalar yapmaktan çekinmedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, "Bize gelen duyumlar var. Biz Türkiye’deki demokratik sistemi sokakta bulmadık. Mücadele ile kazandık. Paramiliter grupları da akıllarının ucundan dahi geçirmesinler" dedi.

Aslında CHP yöneticisi de “duyumların kaynağını” iyi biliyor; ama bu yalanın üzerinde tepinmekten vazgeçmiyor.

İYİ Partinin İstanbul il başkanlığına “kaynağı belli” bir kurşun isabet ettiğinde Akşener, ne soruşturmayı ne yetkililerin açıklamasını beklemeden bundan dolayı Erdoğan’ı suçlama yoluna gitti:

"Devri iktidarınızda; evime, dava arkadaşlarıma yönelen tüm saldırılar cezasız kalmıştı. Bugün de İstanbul İl Başkanlığımıza silahlı saldırı düzenlendi Recep Bey! Tehditlerini vazife bilerek üzerimize gelen kurşunları çek; eğer geleceksen, sen gel!"

Ortada adli bir olay vardı ve nitekim doğrudan il başkanlığının hedef alınmadığı net olarak ortaya çıktı; ama ne Akşener ne de bundan dolayı ona destek veren “masa arkadaşları” bir özür ifadesi kullanmadı.

Televizyonlar, gazeteler, internet siteleri, sosyal medya hesapları neredeyse aynı kelimelerle aynı hedefe yöneldiler.

Hasan Cemal’in yıllar önce sarf ettiği şu sözleri itiraf niteliğinde..

“Bugün durum nedir? Medyayı kullanmak yine güncel. Güç odakları, devlet, istihbarat kuruluşları, siyasetçiler, iş dünyası, hatta bazen medya patronları, kendi çıkar ve amaçları doğrultusunda medyayı kullanabiliyorlar. Geçmişte de böyleydi. Bugün de öyle. Devam ediyor alışveriş!”

Erdoğan’a yakın medya ve sosyal medya hesapları da var ve hükümetin faaliyetlerini yansıtıyorlar.

Aslında iktidar güçlerinin sesini medya üzerinden duyurmak istemesinde yanlış bir şey yok. Sorun algıları yönetmek, manipülasyon yapmak ve “çamur at tutmazsa izi kalır” siyasetine dayanmak…

Bazen hedef göstermede küresel emperyalist sisteme de bir mesaj verir malum medya.

Bir örneğini 80 yıldır yalan ve iftira ile inançlı insanları gözden düşürme çabasından vazgeçmeyen medya organının yeni bir haberinde de gördük.

“Cumhur İttifakı’nda yer alan HÜDA PAR’ın ABD’nin “terörist hareket” olarak gördüğü, Kanada ve Avrupa Birliği’nin “terör örgütleri” listesi(!)ne dahil ettiği HAMAS’la da görüştüğü ortaya çıktı. HÜDA PAR - HAMAS görüşmelerini Türkiye-İsrail ilişkileri açısından değerlendiren eski TBMM Başkanvekili Uluç Gürkan, “HÜDA PAR, geçmişiyle yüzleşmiyor” derken, emekli diplomat Uluç Özülker ise “Laik Türkiye açısından kabul edilemez” tepkisini gösterdi.”

Meselelere Türkiye’den bakmıyorlar ve emperyalist efendilerine “göbekten bağlı” olduklarını böyle haberlerle ortaya koyuyorlar.

Öyle ya Amerika ve Avrupa, Türkiye’nin “terör örgütü” olarak gördüğü yapılanmaya her türlü desteği verirken ve işgalci Siyonist çetenin güvenliğine zarar veren her yapılanmayı “terör” ile ilişkilendirirken, meseleleri Türkiye’nin değil de Amerika’nın diliyle değerlendirmenin nasıl bir açıklaması olabilir.  

Soner Yalçın, solun NATO’ya desteğinden dolayı üzüntülerini dile getiriyor; ama asıl facia işgalci Siyonist çete için işgale direnen Müslüman bir halkın “terörist” olarak suçlanmasıdır.

HÜDA PAR meselelere ümmet perspektifinden bakıyor ve batılı paradigmayı reddediyor. HAMAS ile de İslami Cihad ile de görüşüyor ve bunu gizleme gereği duymuyor.

Aslında HAMAS’a “terörist” diyen Kemalist sol zihniyet, bu tanımlamalarında Amerikan dilini, işgalci çetenin güvenliğini önemsediğini açık açık söyleyerek iyi niyetli olmadığını, derdinin İslami değerleri önemseyen insanlarla olduğunu ortaya koyuyor.

Mesaj vermek önemli; ama bunu ne pahasına olursa olsun yapmanın bir anlamı yok!

HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu manipülatörlere, kötü niyetlilere karşı tutumlarının net olduğunu şu sözlerle ifade etti:

“Biz her medya grubunun davetine gitmeyiz. Bizim inancımıza, İslam’a ve Müslümanlara açıktan düşmanlık yapan kişilerin koltuklarında oturup sorularına cevap vermeyiz. Niyeti iyi olanların eleştirileri başımız üstüne. Bu konudaki tavrımız nettir. Her yere gitmeyiz.”

HÜDA PAR, İslami ve ahlaki ilkelerden ödün vermeden net bir duruş sergiliyor.