BM Genel Sekreteri Japonya’da “Nükleer silah” tehlikesine değindi.

Hassasiyet istedi Guterres.

Nükleer silahları olan ülkelerden, bu silahları ilk kullanan taraf olmamayı ve nükleer silahları olmayan ülkeleri tehdit etmemeyi taahhüt etmelerini isteyen Guterres, "Bence kimse nükleer savaş fikrini kabul edemez. Bu, gezegenin felaketi olacaktır. Kimse nükleer silahı ilk kullanan taraf olmazsa nükleer savaş da olmaz" dedi.

Tabii bu açıklamayı Japonya’da yapması ayrı bir önem taşıyor.

Nükleer silahların dünyadaki en büyük mağduru bir ülkeden söz ediyoruz.

Eğer gerçekten adalet ve dürüst bir tutum söz konusu olsaydı, Guterres’ten bu silahları kullanan ve kitlesel katliam ve yıkıma yol açan Amerika’dan da söz etmesini bekleyebilirdik.

Afrika’da birçok ülkede Nükleer deneme yapan ve deneme yaptığı yerleri belirtmediği için her sene belki de binlerce kişinin kanser olmasına neden olan Fransa’nın halihazırda devam eden nükleer katliamları için de birkaç kelime söylemesini bekleyebilirdik.

Ortada bırakın adalet ve dürüstlüğün, akıl ve mantığın dahi kabul edemeyeceği rakamlar ve veriler var oysa.

İran’ın nükleer faaliyetleri konusunda yaptırımları ardı ardına sıralayan, ikide bir “askeri seçenek de masada” tehditleri savuran Amerika’nın sıkışması durumunda elindeki nükleer silahları kullanmaktan çekinmeyecek olan işgalci siyonist rejim için söyleyeceği bir şey yoktur. Aslında zaten açıkça bölgedeki duruşunu “israil’in güvenliği”ne göre şekillendirdiğini açıkça söylemektedir.

Avrupa’nın Ukrayna ile olan ilişkilerinden, yoğun silah sevkiyatından dolayı yer yer sıkıntı yaşayan Rusya’nın “Nükleer silah kullanma imaları” bile paniğe ve kargaşaya neden olabilmektedir.

Evet, nükleer silah caydırıcıdır, çünkü insanlarla beraber toprağı ve havayı da öldürmektedir ve bu tahribatı bazen on yıllarca devam edebilmektedir.

Bu caydırıcı güce, kendini tehlikede hisseden ya da birileri için “tehlike olmak isteyen” birçok ülke sahip olmak istemektedir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bundan birkaç yıl önce şunları söylemişti: "Birilerinin elinde nükleer başlıklı füze var. Ama benim elimde nükleer başlıklı füze olmasın! Ben bunu kabul etmiyorum."

Hatta Erdoğan daha da ileri gidip açık açık isim zikretmişti: "Yanıbaşımızda İsrail var mı? Var. Bütün her şeyiyle onunla korkutuyor."

Evet, İşgal rejimi elindeki nükleer silahlarla çevresini tehdit ediyor.

Abluka altındaki Gazze’de bile yasaklı silahlar kullanmaktan çekinmeyen bu insanlık dışı rejim, nükleer faaliyetlerine kendini devlet olarak ilan ettiği 1948’de başlamış.

Fransa’dan yirmi yıl boyunca gizli destek almış, öte yandan Amerika “Barış için atom” projesi kapsamında terör çetesinin bu silahlara sahip olmasına önayak olmuş.

İşgal çetesinin eski başbakanlarından Golda Meir, Yom Kippur savaşında “Nükleer silah kullanmayı düşündüğünü anlatır hatıralarında.

Ve işgal rejimi durmadan bu silahlarının sayısını artırmaktadır.

Aslında hemen her ülke yıldan yıla elindeki silahların sayısını artırıyor.

Bakın uluslararası gözlemci raporlarına göre hangi ülkede ne kadar nükleer silah varmış:

Rusya’nın 6 bin 850 nükleer başlığa sahip silahı var.

Hiç kimse bu rakamlara inanmıyorsa da ABD'nin 6 bin 450 nükleer silahı bulunuyor. Bu arada mesela ABD Başkanı döneminde Donald Trump'ın Kongre'ye danışmadan nükleer füze fırlatma yetkisi vardı.

Fransa’nın 300 adet nükleer başlığa sahip olduğu sanılıyor.

İngiltere’de yaklaşık 225 adet nükleer başlık bulunuyor.

Çin’in 280 adet nükleer başlığa sahip olduğu tahmin ediliyor.

Pakistan'ın 140-150 civarında nükleer silaha sahip olduğu sanılıyor.

Hindistan'ın 130 ila 140 nükleer silah başlığına sahip olduğu tahmin ediliyor.

İsrail ve Kuzey Kore’nin elindeki miktar bilinmiyor; ama işgal rejiminin elinde en az 200 nükleer silah olduğu düşünülüyor.

Rakamlar tam olarak gerçeği yansıtmıyorsa da bu veriler üzerinden gidildiğinde ortaya tüyler ürpertici bir gerçek çıkıyor.

Eldeki silahlar dünyadaki tüm insanları ve yaşam alanlarını birkaç kez imha edebilecek sayıda!

Gayrı resmi olarak bazı ülkelerin bu silahlara sahip olduğu da göz önünde bulundurulursa dünyanın nasıl bir felaketle yüz yüze olduğu daha iyi anlaşılır.