Gezi Parkı davasında birkaç kişiye ceza verildi.
Özellikle Osman Kavala ismi etrafında büyük bir gürültü koparılıyor.
Amerika “serbest bırakılsın” açıklaması yaptı.
AB’den uyarılarda bulunanlar da var, tehdit edenler de.
Tehdit edenlerin içinde Türkiye’de siyaset yapanlar da var.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı açıkça tehdit etti.
Özgür Özel, "Kavala özgürdür, tarih önünde Recep Tayyip Erdoğan mahkum olacaktır, hesap verecektir; Ant olsun, ant olsun, ant olsun" dedi.
Sezgin Tanrıkulu, ceza kararını veren hakimleri “mahkum etmekle” tahdit etti.
HDP’den de bu minvalde sert ve tehdit dilinin kullanıldığı açıklamalar yapıldı.
Amerika’dan, AB’den ve hatta Amerikan istihbarat kuruluşuna raportörlük yapan Sezgin Tanrıkulu’ndan sert tepkilerin gelmesi normal.
Neticede davada Amerikan ajanı Henry Barkey’in ismi Kavala ile beraber zikrediliyor ve bu da sivil ve askeri kalkışmalarda bağlantıların nerelere uzayabileceğini gösterdiği için ön almak maksadıyla seslerini çıkarıyor olabilirler.
Ama doğrusu Özgür Özel’in tehdit dilindeki aşırılığı ve öfkesini anlamak zor.
Kavala’ya yöneltilen suçlama “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” idi.
Nihai hedefin o olduğunu kavala da Özgür Özel de çok iyi biliyor.
Kısaca bakalım…
Taksim’deki Gezi Parkı’nın eski haline yani tarihi Topçu Kışlasına dönüştürülmesi için hükümet ve belediye ortak çalışma kararı aldı. Bu çerçevede parktaki bazı ağaçların sökülüp başka yere taşınması için girişimde bulunuldu. Buna tepki gösteren küçük gruplara polis ve zabıtanın müdahalesi olayların büyümesine ve farklı grupların müdahalesine yol açtı.
Taksim’de başlayan olaylar kısa sürede İstanbul’un diğer ilçelerine ve ardından da ülkenin birçok yerine yayıldı.
Eylemciler açıkça “hükümeti devirmekten” söz ediyorlardı. Hatta oyuncu Mehmet Ali Alabora’nın “Mesele ağaç değil, sen daha anlamadın mı?” şeklindeki sözleri olayların amacını gösterir nitelikteydi.
Aşırı sol gruplar kısa sürede Taksim ve çevresini parselleyip “özgür alanlar” oluşturduklarını ilan ettiler.
Eylemciler destek verenler arasında büyük sermayenin ismi geçse de işin göbeğindeki isim “Kızıl Soros” lakabıyla tanınan Osman Kavala idi.
Tiyatrocu Levent Kırca, Londra’da mikrofonu eline alıyor ve çevresindekilere müjde veriyordu “hükümet düştü” diye.
Olaylar yaklaşık 2 ay sürdü.
Eylemlerin ağaçla alakasının olmadığını sanırım şu rakamlar da biraz destekler niteliktedir: 58 kamu binası, 68 MOBESE kamerası, 3337 işyeri, 90 belediye otobüsü, 214 özel araç, 240 polis aracı, 45 ambulans ve 14 parti binası hasar aldı
Resmi açıklamaya göre 48 ilde 90'ın üzerinde eylem yapıldı, 939 kişi gözaltına alındı, 53'ü vatandaş 26'sı polis olmak üzere toplam 79 kişinin yaralandı.
Sonrasında yaralananlardan hayatını kaybedenler de oldu.
Evet, bunca olay ve tahribat yaşanmışken sadece 17 kişinin yargılanmasını ve birkaç kişinin ceza almasını garipseyebilirsiniz; ama bu, eylemlerde “Soros” faktörünü, Dolmabahçe’de başbakanlık ofisinin basılmasını, yabancı istihbaratların cirit atmasını, Gülen grubuna bağlı polislerin bazen kışkırtıcı bazen pasif durarak eylemlerin artmasındaki etkisini göz ardı etmenizi gerektirmez.
Solcuların, Kemalistlerin ve bir mezhep aidiyeti arkasına gizlenip gençleri eyleme göndermenin, ideolojik duruş açısından anlaşılmayacak bir tarafı yok; ama yine de bu, Özgür Özel’in bu kadar keskin bir tehdit dili kullanmasını anlaşılır kılmıyor.
MİT tırları olayında CHP milletvekili Enis Berberoğlu ceza aldığında bile böyle bir tehdit dili söz konusu değildi.
Doğrusu CHP grup başkanvekilinin “neyi örtmek” için sesini yükselttiğini anlamış değilim; ama sanırım önümüzdeki süreçte bazı şeyler ortaya çıkacak.
Bu yaz beklenenden çok daha sıcak geçebilir.