Kazakistan’daki hareketlenmeler ve sonrasında mevcut cumhurbaşkanı Tokayev’in yardım istemesi birçok yerde şaşkınlıkla izlendi. Bu yaşananlar Rusya’nın hâkimiyetinde olan “Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü”nün asker gönderme kararı ile beraber okunduğunda kirli bir senaryonun varlığı konusunda kafalarda şüphelerin oluşmasına neden oldu.

İlk anda hareketlenmenin Rusya’nın ülkedeki etkisini kırmaya yönelik “Soros işi” bir tür “Kadife devrim” olduğu kuşkusu oluştuysa da Rusya’nın “asker gönderme şartları” ortaya çıkınca soru işaretlerinin sayısı arttı.

Akaryakıt fiyatlarının artmasından kitlesel bir rahatsızlık söz konusuydu; ama “birileri” bu rahatsızlığı protestolara, eylemlere ve nihayetinde silahlı bir kalkışmaya kadar götürmeyi başardı.

Tokayev yönetimi, “ayaklanmayı” bastıramayınca şartları kabul etti.

Şartlar arasında Kırım'ın ilhakının tanınması, Rusça'nın yeniden ikinci resmi dil olması, Rusya'ya askeri üsler temin edilmesi, Rus azınlıklara özerklik gibi maddelerin olması, ayaklanmanın bastırılması sırasında Rusya’ya yakın bazı isimlerin de yakalanması şöyle bir düşüncenin de oluşmasına neden oldu: Rusya, bölgede etkisini artırmak için kendisine yakın bazı adamları kullandı ve sonra da onları harcadı.

Son zamanlarda bölgede yaşanan gelişmeler de bu kanaati doğruluyor aslında.

Özellikle 2012’den itibaren Kazakistan’ın ABD’ye yakınlaşma çabalarının Rusya’yı rahatsız ettiği dikkati çekiyordu. Afganistan’dan çekilme sürecinin tamamlanması sonrası Amerika’nın Orta Asya üzerinden Çin ve Rusya’yı kontrol etmek için Kazakistan üzerinden hesaplar yaptığı diplomatik çevrelerde dile getiriliyordu. Hatta Afganistan’dan çekilen birliklerin Kazakistan’a yerleştirilmesi konusu ciddi ciddi tartışıldı.

Kazakistan’ın hem ABD hem de Rusya için önemli olmasının asıl nedeni ise nükleer konusundaki konumu ve kapasitesi.

Doğu ve batı blokları arasındaki silahlanma yarışı ve soğuk savaş döneminde Sovyetler Birliği’nin en önemli Nükleer merkezi Kazakistan idi.

Sovyetler Birliği, Kazakistan’ın Semipalatinsk şehri yakınlarında nükleer deneme sahası açtı. Bu sahada 1949 ila 1989 yıllarında 456 nükleer deneme yapıldı.

Bu süreçte Sovyetler Birliği, büyük bir nükleer güce dönüşürken Kazakistan toprağı yoğun radyokativitenin etkisi altında kaldı ve Kazak halkı bundan çok kötü bir şekilde etkilendi.

En az bir buçuk milyon Kazakistanlının kanser ve benzeri hastalıklara yakalanması bir yana sakat doğumların artması toplumda travmalara neden oldu.

Sovyetlerin çöküşü sürecinde bağımsızlığını ilan eden Kazakistan’ın ilk yaptığı iş (29 Ağustos 1991) Semipalatinsk Nükleer Deneme Sahasının kapatılması oldu.

Uzun yıllar ülkenin tek hakimi olan Nursultan Nazarbayev’in (1990- 2019 arası Kazakistan cumhurbaşkanı) özellikle 2012’den sonra Amerika ile daha yakın ilişkiler kurması Rusya’yı rahatsız ediyordu. Aslında Nazarbayev, eskiden Komünist Partinin önemli isimlerindendi; ama Sovyetler çökerken dengeleri gözetmiş, bir ara Gorbaçov’un yanında gözükürken, sonrasında Yeltsin’e destek vermişti. Putin’in dostuydu; ama Kırım’ın ilhakı konusunda Rusya’ya destek vermemiş, Erdoğan’a sıcak davranmıştı. Türkiye'nin önerisiyle Nazarbayev 'Türk Konseyinin Ömür Boyu Onursal Başkanı' seçilmişti.

2019’da cumhurbaşkanlığını bıraktığında yine “denge hesaplarını” gözetmişti Nazarbayev. Görevi yıllarca beraber çalıştığı Tokayev’e vermiş; ama devlet yönetiminde başta kızı olmak üzere kendisine yakın isimlerin bulunmasını sağlamıştı.

Sonuç olarak…

Rusya’nın Kazakistan’a askeri olarak girmesi hem Nazarbayev’in etkisini kırmaya yönelik bir hamledir, hem de Türkiye’nin Karabağ konusundaki psikolojik üstünlüğüne darbe vurma amaçlıdır. Ama asıl mesaj, Ukrayna, Amerika ve Avrupa’yadır.