Kemal Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” çıkışı siyaset dünyasında yeniden “kim ne kadar samimi?” tartışmasının alevlenmesine neden oldu.

Siyasi rant ve çıkar hesaplarını bir tarafa bırakıp gerçekten kendisi olmayı başarabilenler var mı, diye sormadan edemiyoruz.

Sanki “dün dündür”ün mimarı Süleyman Demirel’in hayaleti dolaşıyor ve siyaset dünyasının aktörleri paylarına düşeni alıyorlar gibi.

Bir örnek üzerinden gideyim istiyorum.

İYİ Parti, “Ömer’in Yolunda” adlı bir siyasi reklam filmi çekti.

Hz. Ömer’in adaletinden bahsedilen reklam filminde Fatih Sultan Mehmet ve Atatürk yan yana gösterilerek anlatılırken; Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit, Turgut Özal ve Alparslan Türkeş gibi yakın tarihin siyasi isimlerinden söz edilmiş.

Reklam filminde, Meral Akşener’in sözü paylaşılmış: "Milletimize adil ve hür bir yaşam sunmak, memleketimize huzur ve bereket getirmek için çok çalışacağız. Bu kararlılıkla, “Ömer’in Yolunda Atatürk’ün izinden” ayrılmayacağımıza söz veriyoruz!"

Yaşam tarzı ve uygulamalarıyla İslam’a fersah fersah uzak bazı kişilerin İslam tarihinin örnek isimlerinden biriyle aynı paranteze alınması aşırı derecede zorlama ve saçma olmuş!

Neyse…

Hz. Ömer ismi hükümet kanadı tarafından da gündeme alınmıştı bir süre önce.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, valilere yaptığı bir konuşmada "Her valimiz, kendi şehrinin Hz. Ömer'i olmalıdır" demişti.

Yine Erdoğan başka bir konuşmasında şunları söylemişti: "Bize Ömer'ler lazım. İşte biz bu Ömerleri bulduğumuz zaman şunu bilesiniz ki şu anda geldiğimiz konumdan çok daha farklı bir konuma Allah'ın izniyle çıkacağız. Hiç endişeniz olmasın."

Önce şunu net olarak ortaya koymak lazım: Hz. Ömer, Rasulullah’ın halifesi ve müminlerin emiriydi. Uygulamalarının Kur’an’a ve Rasulullah’ın sünnetine uygun olması için azami bir titizlik gösterirdi.

Akşener’in “her kesimden” oy alabilmek için birbirine zıt isimleri yan yana getirmesinin siyasi pragmatizm anlamında anlaşılmayacak bir tarafı yok; ama bu davranışın dürüst ve hakkaniyetli olduğunu da kimse iddia etmesin!

Hz. Ömer’in adaleti, kendi şahsından değil İslam şeriatından kaynaklıydı ve o bunu defalarca dile getirmişti. Laik Kemalist sisteme tüm hücreleriyle bağlı bir siyasi yapılanmanın “Hz. Ömer adaleti”ne göndermede bulunması siyasi istismardan başka bir şey değildir.

Sanırım Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üslubundaki gariplik de dikkatinizi çekmiştir.

Valilerden “Ömer olmalarını beklemek” ya da “Ömer aramak” hem meselenin ruhuna aykırı hem de tutarsız bir davranıştır. Önce “Ömer’in taşıdığı yükün ağırlığını” iyi hesaplayıp “Ömer olma” çabasına girişmek gerekir ki, “Ömer’in atadığı valiler” adaletin temsilcisi olabilsinler.

Aslolan sadece valileri değil, tüm devlet görevlilerini “Ömer’in bakışı ve vicdanı” ile denetleyebilmektir.

Peki kimdir Hz. Ömer radıyallahu anh?

Muhacir, Bedir ashabından, Rıdvan Biatı’nda bulunmuş, cennetle müjdelenmiş, Aziz Peygamber’in seçkin dostlarındandır.

Peygamber’in eğitiminden geçerek katı yürekli Hattaboğlu Ömer iken, adalet timsali Ömerü’l Faruk’a dönüşmüştür ve her uygulamasında vahyin izleri vardır.

Kısaca bakalım…

Bugün bilinen bir gerçektir ki, görevlilere verilen maaşların en yükseği devlet başkanının maaşıdır. Maaşın dışında birtakım bilinen bilinmeyen ödeneklerin olduğu da ayrı bir gerçektir. Acaba Ömer (r.a.)'in durumu ne idi?

Hz. Ömer’in maaşı en yüksek değil ortalama bir maaştı. Duruşu netti: “Halka dokunan zarar bana da dokunur.”

Ne köşklerde oturdu ne de evsiz barksızdı. Ortalama bir hayat sürdü.

Nasıl yöneticiler arıyordu?

“Öyle bir kişi istiyorum ki, emir seçildiğinde sanki onlardan birisi gibi olsun. Emir seçilmediği takdirde de sanki onların emiriymiş gibi davransın. Bu işi ancak, zafiyet olmaksızın yumuşak, şiddet olmaksızın sert, israf olmaksızın cömert, cimri olmaksızın tutumlu olan bir zat yüklenir. Bu vasıflara da ancak şu kimseler sahip olabilir ki, haksızlığa göz yummaz, Allah’tan başkasına boyun eğmez, menfaat peşinde koşmaz, davranışlarında gösteriş bulunmaz, ağzıyla tek bir kelime yalan söylemez, fakat azminde sebat eder, kendinin ve yakınlarının aleyhine dahi olsa hak ile hükmetmekten ayrılmaz, kişiliğini korur ve hiddetine rağmen hakkı gizlemez.”

Buyurun dürüst ve adil iseniz Hz. Ömer’i ve duruşunu siyasetinizin merkezine koyun!

Hırsızlık yapan, yolsuzluk yapan, küfürbaz kişiler rakiplerinizdense yeri göğü inletip sizdense ses çıkarmamanın “Ömer’in yolu” ile ne alakası var?!

Son olarak şu şartlar size zor geliyorsa Hz. Ömer’den söz etmeyin.

Hz. Ömer radıyallahu anh, valiler için dört şart ileri sürüyordu:

1- Vali özel yetiştirilmiş Arap atlarına binmeyecektir. Çünkü bunun sonunda gösteriş ve gurur vardır.

2- Lüks elbiseye ilgi göstermeyecektir.

3- Nefis, seçilmiş yemekler yemeyecektir.

4- Halkın kendisine ihtiyacı olduğu zaman, kapısını onların yüzüne kapatmayacaktır.