Kur’an Nesli Platformunun “Hayat namazla güzel” etkinliği söz konusu olduğunda insanın aklına namazın “arındırıcı, temizleyici, rahatlatıcı” özellikleri geliyor.

Evet, “kötülükten alıkoyan; ama aynı zamanda rahatlatan ve arındıran…

Rasulullah aleyhissalatu vesselamın sıkıntılı zamanlarda Bilal-i Habeşi’ye “Erihna ya Bilal” deyişini göz önüne almak ve o güzelliğe ulaşmak için çaba harcamak…

Ne kadar net, ne kadar berrak, ne kadar güzel buyurmuş Efendimiz aleyhissalatu vesselam:

"Ne dersiniz? Birinizin kapısının önünde bir nehir olsa da, o kimse her gün bu nehirde beş defa yıkansa, kirinden bir şey kalır mı? Beş vakit namaz işte bunun gibidir. Allah beş vakit namazla günahları silip yok eder." (Buhârî, Müslim)

Namaz, sabırla, azimle devam edilmesi gereken, Allah’a tam teslimiyeti gerektiren, bireysel tarafı olmakla beraber topluluk tarafı daha ağır basan bir ibadettir.

Savaş halinde bile topluca namaz kılmanın nasıl olacağını beyan eder Rabbimiz. (Nisa/102)

Namazı ailene emret ve Allah’a teslim ol! Rezzak olanın kim olduğunu unutma!

"Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takvâ iledir." (Tâhâ/132)

Rutine bağlanan, aradan çıkarılan bir iş olarak görüldüğünde ruhu ve anlamı kaybolur namazın. Allah’a kullukta özgürleşme, yeniden ve yeniden dirilmedir namaz. Fıtratı bulma, evrenin zikrine ortak olabilme, tüm aracıları kaldırıp Yüce Allah ile diyaloga geçebilmedir.

İlim ve hikmeti sözlerinde harmanlayan Mevlana ne güzel söylemiş:

“Hürriyet Allah'a kulluktur. Hür insan, Allah'a kul olandır. Nefsin ve şeytanın arzuları istikametinde hareket, yaradılış gayesine ters düşmektir. Nefsin perdelerini aralayıp veya ortadan kaldırıp Hakk'a vuslattır kulluk, O'nun huzurunda olmaktır. O’nsuz olan anlar köleliktir.”

Namazın tadını alan hikmet ve irfan ehli, namazsızlığın insanı hangi zincirlerle bağladığını gördüklerinde yerlerinde duramaz, insana insan olmanın onurunu kazandırmak için canını ortaya koyarak bir çabaya girişir.

Ve her zaman bu çaba farklı amaç ve hedeflere sahip kişilerin dikkatini çeker, onları rahatsız eder.

Meşhur bir örnektir…

  1. Kemal Atatürk çok sayıda Milletvekilinin hazır olduğu bir ortamda Said Nursi’ye dönerek “Sizin gibi kahraman bir hoca bize lazımdır. Sizi yüksek fikirlerinizden istifade etmek için buraya çağırdık. Geldiniz, en evvel namaza dair şeyleri yazdınız, aramıza ihtilaf verdiniz” der. Onun bu sözlerine karşı Bediüzzaman, sert bir üslupla şu cevabı verir: “Paşa! Paşa! İslamiyet’te, imandan sonra en yüksek hakikat namazdır. Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduttur.”

Hakkın çağrısı da batılın tepkisi de aradan binlerce yıl geçse de değişmiyor.

Düşünüp ibret alana…

Mizanı bozan, adaleti devre dışı bırakan, zorbaca yakalayan Medyen Kavmi de Peygamberin insanları namaza çağırmasından rahatsız olmuştu:

“Dediler ki: 'Ey Şuayb, atalarımızın taptığı şeyleri bırakmamızı ya da mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin namazın mı emrediyor? Çünkü sen, gerçekte yumuşak huylu, aklı başında (olgun) bir adamsın.” (Hud/87)

Yanlıştan yanlışa atlayan; ama yaptığı yanlıştan dolayı rahatsızlık duyan için namaz, bir sığınak, karanlık tünelin içerisinde bir görünüp bir kaybolan ışık gibidir. Sıkıca tutunduğunda insanı kötülükten alıkoyar, bıraktığında ise dipsiz bir karanlığın kucağına fırlatır.

Dünyevileşmenin neredeyse tüm değerlere şekil verip onlar için yeni tanımlar yapmaya kalkıştığı bu çağda tutunmak gerekir namaza. Tutunmak ve bağlardan kurtulmak için çaba harcamak…

De ki: 'Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (En'âm/162)