Marmara İlahiyat Dekanı Ali Köse, darbe ve cemaatlerle ilgili yaptığı açıklamalarla gündeme oturdu. Açıklamaların yapıldığı platformların hükümete yakın yerler olması ise şaşırtıcıydı.

Köse hedef gösterdi; ama sözleri çelişkilerle doluydu. Mesela şu sözler:

"Bizim olayı din üzerinden okumamamız gerekiyor. Yani karşımızda bir ordu var ordunun içinde din kisvesi ile hareket edenler var. Yani din adına yapılmış bir darbe var. Fakat bizim bu darbeyi karşılarken din üzerinden, din söylemleri üzerinden karşılamamız Türkiye`ye yapılacak en büyük kötülüktür.”

Hem “olayı din üzerinden okumamamız gerekiyor” diyeceksin hem de Amerika merkezli bir darbeyi “din merkezli” diye açıklayacaksın. Sanırım insan içindekileri tam olarak söyleyemeyince böyle çelişkili sözler sarf eder.

Şu sözler topluma korku pompalamaktan, herkesten ve her şeyden şüphe duyulmasına sebep olmaktan, cemaatleri potansiyel tehlike olarak görmekten başka ne işe yarar:

"Benim kanaatim 15 Temmuz'dan gerekli dersin alınmadığı; bir FETÖ gitti bin FETÖ geliyor.”

Önce darbe ile ilgili bazı şeyleri netleştirmemiz gerekir.

Türkiye’de sivil-asker ortaklığıyla iki darbe girişimi oldu ve ikisi de başarısız oldu. Bunlardan ilki 12 Mart 1971’de önlenen “Madanoğlu cuntası” idi ve Amerika’nın desteğiyle başarısızlığa uğratıldı. İkincisi ise 15 Temmuz’da Amerika’nın açık desteğiyle, Amerika’dan yönetilen ve ilk kez halkın bombalandığı, kurşunlandığı; ama Allah’ın yardımı ve halkın cesareti ile zelil olduğu bir darbeydi.

Bunların dışında kalan 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerinin başarıya ulaştığı herkesin malumudur.

Şimdi Ali Köse’ye soralım:

Ortada bir başarısız darbe var bir de başarıya ulaşmış darbeler var.

Asıl önemli olan başarıya ulaşmış Kemalist darbeleri tahlil etmek ve bir daha olmasın diye çaba harcamak, önlem almak değil midir?

Darbelerin tümünde Amerikan etkisi ve Kemalist ideoloji belirgin bir şekilde bulunmasına rağmen Ali Köse neden bunlarla mücadele edilmesi gerektiğini söylememektedir? Ülkedeki en büyük tarikatın “Kemalizm” olduğu bilinmesine ve Kemalist kadrolaşmanın, darbeci, otoriter, dışlayıcı, başkasını yok sayıcı özelliklerine rağmen neden bu büyük tehlikeye dikkat çekmiyor?

Anlamak zor…

Köse’nin farklı dönemlerde olaylara farklı tavırlar geliştirdiğine dair elimizde pek bilgi yok; ama 2018’deki röportajında farkında olmadan şaşırtıcı şeylerin ortaya çıkmasına neden oluyor.

Bir gazeteye şunları söylüyor Köse:

 “17/25 Aralık darbesinden sonra o günlerde Paralel Yapı bugün ise FETÖ dediğimiz yapının içerisinden bazı kişiler bana geldiler ve "Başbakan Erdoğan bizim kamudaki adamlarımızı görevden alıyor" diyerek şikayet ettiler. Onlara şunu söyledim: "Size bu hakkı kim verdi? Kamuda kadro oluşturma yetkisini nereden alıyorsunuz? Siz bir siyasi parti değilsiniz."

Köse’ye şöyle bir soru sormak isterim:

Verdiğiniz cevabın tam olarak bu olup olmadığından emin değilim; ama insanın aklına şu da takılmıyor değil. Sahi siz kim oluyorsunuz da FETÖ gelip “Başbakan Erdoğan’ı size şikayet” ediyor?

Neyse, biz yine 15 Temmuz’a gelelim.

Ali Köse, eğer yüreği yetiyorsa “bir sosyalist” olan Ertuğrul Başer’in 15 Temmuz’dan hemen sonra yazdığı yazıyı okusun.

Biliyorum tümünü okumaz, içi sıkılır, dinden Allah’tan bu kadar söz edilen bir yazıyı okumaktan; ama biz yine de buraya kısa bir bölüm alalım:

 “Türkiye toplumunun tüm kalbi kırıkları, tüm kendini gurbette hissedenleri, içindeki sızıya bir sebep bulamayanları, tüm adını koyamadıkları için mecburen hüzün diyenleri, bu coğrafyanın doğal habitatını oluşturan tüm halklar, bir müjde daha veriyorum. En önde dindar Müslümanlar ayağa kalktı.” (…)

 “Elleri, imanları ve kalpleriyle. Darbeye kim karşı çıkıyorsa, tankların üzerine kim yürüyorsa, mânâsı ister tek kat ister otuz kat olsun, ister “hermenötik”e, ister “yapı-söküm”e uygun olsun, önce Ya Allah diyordu, sonra Bismillah, sonra Allahü Ekber. Tamam, Darbeye Geçit Yok da diyordu, Asker Kışlaya da diyordu, Yaşasın Demokrasi de diyordu ama önce Allah vardı ve Allah Ekber’di. Dediklerini tam anlamıyordum ama hepsinin üstüne bir dudak kıpırtısı halinde Vel Hamdü Lillahi Rabbil Alemin’di!”

Ve son olarak…

Ali Köse “Allahu ekber sesinin demokrasi sesini bastırmaması” gerektiğini söylüyor.

Bütün Ortadoğu’ya bombalarla demokrasi götüren Amerika, 15 Temmuz’da “istediğini başa getirmek” için yine bombalarla tepemize çöktü. Ali Köse’nin hoşuna gitmiyor; ama o gün Amerikan demokrasisinin en önemli aracı olan bombaların sesi, “Allahu ekber” sesleriyle bastırıldı.