Virüs yayıldı ve “Küresel salgın” halini aldı.

İlkin “Çin’de yine bir virüs çıkmış” diye dudak bükenler, virüsün ayak seslerini yakınlarında hissedince tedirgin oldular.

Bazı yetkili kişilerin “Çocukları ve gençleri etkilemiyor, sadece yaşlılar hatta özellikle 80 yaş üstü zarar görüyor” şeklindeki sözleri de “tuzu kuru” bazı devlet yöneticilerini “pasif duruşla salgını atlatma” kararını verme noktasına götürdü.

Sonra ölümler arttı, ticaretler durdu, işyerleri kapandı.

En tepkisizler, geç kalmışlık psikolojisiyle keskin önlemler alma yoluna gitti, asker şehirlere indi, sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

Aşı ve tedavi ile ilgili çok sayıda spekülatif haber dolaşıyor; ama herkes biliyor ki, ufukta ışık görünmüyor.

İşte tam bu sıralarda bazı yerlerden “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” anlamına gelen, kaygı ve tedirginlik pompalama amaçlı sözler yayıldı.

Dünya eskisi gibi olmayacakmış!

Bu çok mu kötü bir şey?

Hele bir sorun dünyanın her tarafındaki mazlumlara, göçmenlere, karın tokluğuna çalıştırılanlara, acaba eski dünyadan çok mu memnundular?

Kuşatma altında açlıktan ölen, “cenette ekmek var mı?” diye soran çocuklara sorun “eski dünya”nın iyi olup olmadığını.

Karantinadan dolayı “özgürlük bitti” diye feryat edenlere değil açık hava hapishanelerinde ilaçsızlıktan dolayı ölen çocuklarını izleyen mazlumlara sorun.

“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”mış!

Ekonomiler daralacak, otoriter rejimlere gün doğacak, liberalizm zayıflayacak, küreselleşme bitecek, birlikler dağılacak, yeni ittifaklar ortaya çıkacakmış…

Yeni bir süreç…

Aydınlanma ile beraber “din çağı” bitti demişlerdi.

Aydınlanma ideolojileri, ideolojiler çok kutuplu dünyayı, çok kutuplu dünya sıcak ve soğuk savaş dönemlerini dayattı insanlığa.

“Din çağı bitti” demişlerdi; ama faşizmin, komünizmin vahşi katliamlar çağı başlamıştı.

Nükleer silahlar, kimyasal silahlar…

90’lı yıllarda ideolojiler çağının da bittiğini, Liberalizmin her yere hakim olacağını ilan ettiler.

Hem fiili hem de kültürel işgal…

İnsanın emeği, bedeni, zekası kontrol altına alınarak zevkperestliğe kurban edildi.

Sınır tanımaz sapkınlığa “cinsel devrim” adını verdiler.

Ahlaksızlığa bilimsel, felsefi, kültürel kılıflar geçirdiler, süslü sözcüklerle, albenili oyalayıcılarla zihinleri ele geçirdiler.

Tam da yaşanan çağa uygun bir isim bulma arayışı devam ederken bir virüs berbat etti her şeyi.

Ayırım gözetmeden herkese dokunan bir hastalık…

Dünya eskisi gibi olmayacakmış…

Artık “kimler için?” diye sormayalım.

Tek gayesi, tek tutamağı, tek hedefi dünya olanlar kaygılansın değişecek dünya için.

Biz Rabbimizden dünya ve ahirette “iyilik” isteyelim.

Aslolan her zaman ve mekanda “iyi olmak”, “iyilerle beraber olmak” ve “iyiliğin peşinde olmak”tır.

Rabbimiz şöyle buyuruyor: “O (Allah) ki, hanginizin daha iyi (güzel) davranışlarda bulunacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir (Aziz), çok bağışlayıcıdır (Gafur).” (Mülk/2)

Yaşadığı sıkıntılar ve imtihanlardan sonra Rabbinin nimetlerini müşahede etmiş olan Yusuf aleyhisselam şöyle dua etmişti: “Rabbim! Gerçekten bana mülk verdin ve bana sözlerin yorumunu öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünyada ve ahirette sen benim velimsin. Benim canımı Müslüman olarak al ve beni iyiler arasına kat.” (Yusuf/101)

İyilerden olma dua ve temennisiyle…