“Hayat namazla güzeldir” etkinlikleri bazılarını fena kudurtmuş! Öfkelerini, nefretlerini siyasi tanımların arkasına gizlemeye çalışıyorlar; ama nafile. İçlerindeki kin ve nefret sözcüklere dönüşmüş ve dünyayı kirletmiş.

“Çok da umursamamak lazım” diyor bir yanım; ama diğer yanım “şahitlik adına sözlerini söyle” diyor.

Evet, biz bu kin ve nefreti yüzlerce yıldır tanıyoruz.

Eskiden de namaza düşman olanlar vardı, şimdi de var.

Eskiden de namazı aşağılayıp putları yüceltenler vardı, şimdi de var.

Eskiden de Kur’an okunduğunda ıslık çalıp el çırpanlar vardı, şimdi de var.

Belki de tek fark eskiden böyle davrananlar açıkça İslam’ı hedef alıyorlardı, şimdikiler ikiyüzlülük yapıyor, İslam’a düşmanlık yapmadıklarını söylüyorlar.

Ama namaza, oruca, kurbana düşmandırlar.

Oruç sabretmek, kurban arınmak, namaz ise huzur, özgürlük, adalet ve kulluktur.

“Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Şüphesiz o (sabır ve namaz), Allah'a saygıdan kalbi ürperenler (huşu duyanlar) dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir.” (Bakara/45)

Namaz onlara ağır gelir çünkü heva ve heveslerine kul olmuş kimselerdir onlar.

Ve ne gariptir ki, daha birkaç gün önce “neden hutbede falankesin adı geçmedi” diye camilerimizin içine karışanlar da yine bu nefsine kulluk edip zihinlerini “karanlığa” teslim eden güruhtu.

Yeri gelmişken bir tarihi olayı zikredelim.

30 Ağustos zaferinden sonraki günlerdir. Bediüzzaman Said Nursi, Millet Meclisi’ne davet edilmiştir. Meclise gelen Nursi, mebuslarda namaza karşı bir lakaytlık fark eder. 10 maddelik bir beyanname hazırlar ve milletvekillerine dağıtır. Said Nursi, hazırladığı beyannamede, zafer için şükredilmesi gerektiğini, Kur’an’ın en açık ve kesin emri olan namazın kılınması gerektiğini vurgular.

Bu olaydan sonra 60 kadar vekilin düzenli namaza başladığı söylenir.

Beyanname ve sonrasında yaşananlar Mustafa Kemal’i rahatsız eder. Said Nursi, karşılaşmalarını Emirdağ Lahikası’nda şöyle anlatır:

“Hem Ankara’da, divan-ı riyasetinde pek çok meb’uslar varken Mustafa Kemal şiddetli bir hiddetle divan-ı riyasetine girip, bana karşı bağırarak: “Seni buraya çağırdık ki, bize yüksek fikir beyan edesin. Sen geldin, namaza dair şeyler yazıp içimize ihtilâf verdin.” Ben de onun hiddetine karşı dedim: “Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduddur.” Dehşetli bir put kırdım."

Namaz tüm ümmetlerin ibadeti ve tüm peygamberlerin davetidir. Herhalde bu sebeptendir ki Kur’an-ı Kerim’de sürekli “mü’min” ile beraber zikredilir.

Suyuti’nin “ED-DÜRRÜ’L-MENSÛR” adlı eserinde şöyle bir rivayet geçer:

“İbn Cerir bildiriyor: İbn Zeyd, “… ağır gelen bir görevdir” ifadesini açıklarken şöyle dedi: Müşrikler: “Vallahi ey Muhammed! Sen bizi çok ağır bir şeye davet ediyorsun” dediler. Müşriklerin kastettikleri Rasulallah aleyhissalatu vesselamın onları imana ve namaza davet etmesiydi.”

Allah’a hamd olsun ki, bizi namaz kılanlardan kıldı.

Allah’a hamd olsun ki, namaz bizim için ağırlık değil huzur ve ferahlıktır.