ABD'nin İran Özel Temsilcisi Brian Hook, İran’ın Hürmüz Boğazın’da ABD’ye ait insansız hava aracını (İHA) düşürmesinin ardında yaptığı açıklamada Tahran’ın diplomasiye askeri güç ile karşılık verme hakkının olmadığını söyledi.
Hook, Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da düzenlenen basın toplantısında şunları söyledi:
“Diplomatik çabalarımız İran’a askeri güç kullanma hakkı vermiyor. İran diplomatik çabalarımıza diplomasi ile cevap vermeli, askeri güç ile değil. Gerginlikleri azaltmak adına elimizden geleni yapmak önemlidir.”
Doğrusu dışarıdan baktığınızda Amerikan siyasi mantığını anlamanız çok zordur.
Uluslararası kuralları, evrensel insani ilkeleri esas aldığınızda yine Amerikan siyasi mantığını anlayamazsınız.
Biz önce gördüklerimizi anlatmaya çalışalım; ama meseleye biraz geriden bakarak…
Amerika’nın Irak ve Afganistan işgalinin hiçbir hukuki gerekçesinin olmadığı yıllar sonra ilgili tarafların itirafları ile ortaya çıktı. Bu işgallerde herhangi bir diplomatik yönteme başvurulmadan direk askeri operasyonlara girişildi.
Venezuela’da muhaliflere silah ve para aktararak yönetimi devirmeye çalıştığında da Amerika için diplomasi bir şey ifade etmiyordu.
Bütün dünya Siyonist işgal çetesinin işgalciliğini tescil etmişken dayatma ve zorlamayla Filistin’in Batı Yaka bölgesindeki ilhak ve işgal kararlarının kabul ettirilmesinde nasıl bir diplomasi ve uluslararası hukuk var? Kudüs’ün Siyonist çete için başkent olarak kabul edilmesine neredeyse tüm dünya karşı çıkmışken, bu girişimin dünya barışına vereceği zarar açıkça ortadayken Amerika’nın böyle bir adım atmasının insani, ahlaki herhangi bir sebebi olabilir mi?
Filistinlileri Filistin’den çıkarıp işgalin meşrulaştırılmasını hedefleyen “Yüzyılın ihaneti” konusunda yürütülen şey diplomasi mi, askeri güçlerle, ambargo ve açlıkla tehdit mi?
Türkiye’nin S-400 hava savunma sistemlerini almasının önüne geçmek için her gün tehdit koleksiyonundan birini çıkarıp göstermesinin diplomasi ile bir alakası var mı?
Ve gelelim İran meselesine...
İran ile yapılan nükleer müzakerelerde Temmuz 2015’te bir anlaşmaya varılmıştı. Anlaşmanın tarafları olarak P5+1 ülkeleri (ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere ve Almanya) imza atmıştı.
Dünyada bu anlaşmaya tek itiraz eden ülke nükleer silah sahibi olan Siyonist işgal çetesiydi.
İran’ın anlaşma yükümlülüklerini yerine getirdiğine dair gözlemci raporları normal bir sürecin işlediğini gösteriyordu.
Trump ile beraber Amerikan yönetimi hiçbir müzakere ve diplomatik yola başvurmadan anlaşmadan çekildiğini söyledi ve İran’a yönelik kapsamlı ambargoları devreye soktu.
Göründüğü kadarıyla Amerika’nın asıl istediği İran’ı israil’in isteği doğrultusunda Lübnan ve Suriye sahasından çıkarmaktı. Mezkur yerlerde yapılan girişimler sonuç vermeyince merkezi (İran’ı) zayıflatma ve böylece içe kapanmaya zorlama yoluna başvurdu.
Ambargo genişletildi, Akdeniz ve Körfez savaş gemileriyle dolduruldu.
Amerikan yetkilileri ikide bir “Askeri seçenek masada” diyerek tehdit dilini kullanmaya devam ettiler.
İran ise önce Körfez ve Yemen’de askeri hamlelerde bulundu. Petrol tankerleri vuruldu, Suudi’nin önemli tesisleri hedef alındı.
Ardından Irak’ta bazı hedeflere yönelik taciz ateşleri söz konusu oldu.
Amerika kuşatma ve tehditlerini sürdürürken Avrupa ülkeleri, Rusya ve Çin’in çekilmediği anlaşma konusunda “diplomasi yolunu kullanmayı” hiç düşünmedi.
Avrupa ülkeleri, Rusya ve Çin’in sürdürdüğü diplomatik çabalara karşılık askeri güce başvurmanın işaretlerini sürekli verdi.
ABD’nin insansız hava araçları İran hava sahasında vurulmaya başlanınca Amerika’dan garip açıklamalar geldi.
Şimdiye kadar anlattıklarımız tümüyle ortadayken ABD'nin İran Özel Temsilcisi Brian Hook, yaptığı açıklamada Tahran’ın diplomasiye askeri güç ile karşılık verme hakkının olmadığını söylüyor.
Siz bundan ne anlıyorsunuz?
Amerika’nın Körfez’i askeri savaş gemileriyle doldurması Amerika’nın geliştirdiği “Post modern bir diplomasi” örneği mi?
Sanırım uluslararası ilişkiler uzmanları Amerikan tarafının bu açıklamalarından sonra literatürü yeniden gözden geçirme ve güncelleme ihtiyacı hissedeceklerdir.
Analiz