Yaklaşık bir haftadır “Dünya kadınlar günü” kapsamında yapılan gösteriler ve o sırada okunan ezanın ıslıklanarak protesto edildiğine dair görüntü ve ses kayıtları tartışılıyor.

Türkiye’deki ultra laik kesimin ezan ve İslam düşmanlığı biliniyor. Bunu kimi platformlarda dile getirdikleri için hemen herkes varlıklarından haberdardır ve artık yaptıkları şaşırtıcı gelmiyor.

Hatta bu malum güruh, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında okunan ezan ve selalara tepki göstermiş ve bazı yerlerde ezan okuyanlar darp edilmişti.

Bu memlekette ciddi bir ezan hassasiyeti var ve o yüzden de “ezan protestosu”, muhafazakâr kesimi öfkelendirdi.

Ama protestolarda tepkinin ezana değil de polis barikatına olduğunu söyleyenler de var. Hatta protestocuların bir kısmı gelen tepkiler karşısında izahat yapma gereği bile duydu. Buna göre protesto ezan okuyunca başlamamış; aksine ezan, protesto başladıktan sonra okunmaya başlamıştı.

Mitinge katılanlar da çok net bir şekilde “ezan protestosunun” söz konusu olmadığını söylediler.

Sanırım ezan tartışması, miting sırasında taşınan ve ahlaka, insanlığa, dini değerlere, kadınlığa, aileye saldırı ve hakaret anlamına gelen pankart ve afişlerin görmesi gereken tepkileri engelledi.

Özellikle aile ile ilgili kısma değinmek istiyorum.

Pankartın birinde şöyle yazıyordu.

“Doğur, bak, büyüt; erkeğin-devletin kölesi değiliz!”

Kadın haklarını savunurken hemcinslerine hakaret eden, onları aşağılayan iğrenç bir zihniyet…

Yani çocuk doğurup bakanlar erkeğin-devletin kölesi, oluyor öyle mi?

Fıtratın gereği bir davranışta bulunan kadınların, anneliğin erdemine inanan kadınların değer yargılarına, duygularına zerre miktar değer vermeyen elitist, despotik, baskıcı, faşist bir anlayış…

Bir de işin kendi tabirleriyle “doğal denge” boyutu var ki, nasıl bir izahları var bilemiyorum.

Diyelim ki, dünyanın tüm kadınları bunların zihin dünyasına iltihak etti; doğurmadı, bakmadı. Bir elli yıl sonra nasıl bir dünya tasavvur ediyorlar acaba? Kadınların sadece erkekleri değil aynı zamanda kadınları da doğurduğu gerçeği ile hiç yüzleştiler mi?

Yoksa iki dünyalı bir tasavvura mı sahipler?

Yani bir tarafta kendi zihin dünyalarına sahip, kariyer ve eğlence peşinde olan elit bir kadın dünyası, diğer tarafta 3. Dünyanın düşük eğitimli ve doğurmaya devam etmesi istenen kadınların dünyası…

Açıkça ifade edilmese de gerçek ortada…

Feminist hareketin batının emperyalist zihin dünyasına sahip olduğunu gösteren önemli bir veridir bu.

Gösteri yapanların yanı başında ağır şartlarda çalışan, çöplerden kâğıt ve plastik toplayan bir kadın, her nedense kadın hakları savunucularının dikkatini çekmemektedir mesela.

Kadın-erkek eşitliğine odaklandıklarını iddia edenlerin talepleri içerisinde maalesef bu konular çok az yer bulmaktadır.

Mesela kadın hakları savunucularından kadın bedeninin reklam objesi olarak kullanılmasına tepki göstermelerini beklerdik.

Mesela eşit işe daha düşük ücret ödenmesini protesto edebilirlerdi.

Kadının fuhuş metaı olarak alınıp satıldığı vahşi köleci düzene yüksek sesle “dur” diyebilirlerdi.

Mesela moda adı verilen put aracılığıyla kadının tüketim kölesi haline getirilmesine, emperyalist projelere karşı çıkabilirlerdi.

Ama bunlar ya yok ya da dikkati çekecek boyutta değil.

Hayır, bu hak meselesi değil!

Anneliğe, evliliğe, aileye, namusa, dine savaş açan bir zihniyetin “insani” bir tarafının olduğuna, gerçekten adalet ve eşitlik istediğine kimse bizi inandıramaz.