İtalya ile Fransa arasında “Afrika`nın sömürülmesi” üzerinden bir tartışma yaşanıyor.

Yönetim kademelerinde büyük oranda aşırı milliyetçilerin bulunduğu İtalya, bir süredir mülteci karşıtı açıklamalar yapıyor ve mültecilerin önlenmesi konusunda yeterli çabayı göstermediklerini iddia ettikleri başta Fransa olmak üzere bazı Avrupa ülkelerini suçluyor.

Karşılıklı suçlamalar beraberinde karışıklıklara destek verme ve eski kirli çamaşırları ortaya serme noktasına kadar geldi. İtalya`dan üst düzeyde yapılan açıklamalarda “Sarı yeleklilerin” eylemlerine destek verildi ve bu durum Fransa`yı oldukça öfkelendirdi. Sarı yelekliler hareketinin “Avrupa`yı canlandıran bir ruh” olduğunu söyleyen kişi İtalya Başbakan yardımcısı Luigi Di Maio idi.

İşte aynı Luigi Di Maio'nun bu kez Fransa`ya Afrika politikaları nedeniyle Avrupa Birliği'nin yaptırım uygulaması gerektiğini söyledi ve ekledi:

"Bugün insanlar ülkelerini tek edip Avrupa'ya geliyorsa bunun sorumlusu en başta Fransa'dır. Fransa onlarca Afrika ülkesini sömürmeyi hiçbir zaman bırakmadı. AB Fransa'ya ve Fransa gibi Afrika'yı yoksullaştırarak bu insanların ülkelerini terk etmesine yol açan tüm ülkelere yaptırım uygulamalı. Çünkü Afrikalılar Afrika'da olmalı, Akdeniz'in dibinde değil."

Di Maio`nun açıklaması Akdeniz`de boğulan mültecilere acıdığı için değil; ama Fransa ile ilgili söyledikleri doğru. İtalya`nın sömürge faaliyetlerinde Fransa ile yarışması mümkün değil elbette; ama Libya`da yaptıkları unutulacak gibi değil.

Aslında dünya savaşlarının önemli bir nedeni de Almanya ve İtalya`nın sömürgeleştirmede geç kalmasından kaynaklanıyordu.

Fransa`nın ise İngiltere, İspanya, Hollanda ve Portekiz ile birlikte sömürgecilik geçmişi oldukça eskiye dayanıyor.

Özellikle Afrika`da…

Afrika`yı sömüren, dehşet verici vahşet ve katliamlara imza atan Fransa, halen bu tavrını sürdürüyor.

Sadece Cezayir`de yaşananlar bile insanı insanlığından utandıracak seviyededir.

Fransa`nın Cezayir işgali tam 130 yıl sürmüştür ve son 8 yıldaki özgürlük mücadelesi sürecinde 1,5 milyonu aşan sayıda insan katledilmiştir. Merak edenler Frantz Fanon`un kitaplarına bakabilir.

Evet, Fransa, büyük oranda askeri anlamda çekildi; ama ekonomik ve kültürel anlamda sömürüyü devam ettiriyor. Gözlemci sıfatıyla bulundukları yerlerde bile bırakın barış ortamı oluşturmayı katliamlardan rant elde etmeyi düşünecek kadar insanlık dışı bir siyasete sahiptir Fransa.

Mesela son yılların en dehşet verici katliamının yaşandığı Ruanda`ya bakalım:

“Uluslararası Ruanda Araştırma Komisyonu, hazırladığı 500 sayfalık raporunda, “AB Dönem Başkanı” Fransa'nın bu ülkede, 1994'te yapılan soykırıma faal olarak katıldığına yönelik ithamlarına ilk defa resmiyet kazandırdı. BM verilerine göre 1994 yılının haziran-ağustos döneminde Ruanda'da 800 bin Tutsi ve ılımlı Hutu'nun ölümüyle sonuçlanan soykırım hakkında bir araştırma komisyonu oluşturulmuştu. Rapora göre Fransa'nın Ruanda'da soykırım hazırlıklarından haberdar olduğu, bu hazırlıklara katıldığı, cinayetlerde faal rol oynadığı belirtiliyor. Bölgedeki “insani yardım operasyonlarına” katılan Fransız askeri birimleri, soykırıma doğrudan destek vermekle suçlanıyor.

Raporda Fransa ayrıca, soykırımcılara istihbarat, strateji, askeri eğitim desteği sağlamakla, “öldürülecek kişilerin listesinin belirlenmesine katkıda bulunmakla”, “silah temin etmekle” suçlanıyor.”

Ruanda olayı Fransa`nın zaman geçtikçe katliam ve vahşette kendini aştığına dair önemli bir örnektir. Cezayir bağımsızlık savaşının sürdüğü 8 yıla ancak 1.5 milyon insanın öldürülmesini sığdırabilen Fransa, Ruanda`da yüz günde (100 gün) 800 bin insanın öldürülmesine katkıda bulunmuştu.

Sarı yeleklilerin eylemlerinden dolayı sıkıntılı günler geçirseler bile Fransız politikası sömürgeci kodlarından uzaklaşmıyor. Suriye`de asker bulundurmaktan, siyasete müdahil olmaktan vazgeçmiyor. Moritanya`da, Mali`de fitne ve kaos amaçlı çalışmalar yürütüyor. En son Mali`de Fransa`nın, ahlaksızlığı, sapkınlığı yayma politikalarına karşı çıkan bir İslam alimi katledildi.

Ama bu iş böyle gitmez!

Avrupa büyük bir sosyal ve siyasal krizin eşiğindedir.

İngiltere`nin brexit kararı ortaya çıkması muhtemel büyük tsunaminin etkisini azaltma amaçlıdır. İtalya her zamanki gibi geri çekilecek, Almanya siyasi çalkantılar yaşayacaktır.

Fransa, tüm dünyada “büyük oynama” rollerinden vazgeçmiyorsa da herkes biliyor ki, “Avrupa`nın zayıf noktası”dır.