Resmi tarihin, söylemleri ve iddiaları, belgeler yayınlandıkça birer birer boşluğa düşüyor.
Yıllarca bazı şeylerin üzeri örtüldü, bazı belgeler açığa çıkarılmadı.
Mesela, ancak Ufuk Uras, sosyal medya hesabında söz edince Mustafa Kemal`in sahibi ve yazarı olduğu “Minber Gazetesi`nden haberdar oldum.
Konuyu araştırınca daha ilginç bilgilere ulaştım.
İngiliz Daily Mail gazetesi yazarı Ward Price “Ekstra-special Correspondant” adlı bir kitap yazmış ve kitabında Atatürk``ün 1918`deki görüşmede kendisine, şunları söylediğini iddia etmiştir: “Eğer İngilizler Anadolu için sorumluluk kabul edecek olurlarsa, İngiltere yönetiminde bulunan tecrübeli Türk valileriyle çalışmak gereğini duyacaklardır. Böyle bir yetki çerçevesinde hizmetlerimi sunabileceğim uygun bir yerin mevcut olup olamayacağını bilmek isterim.”
Bu ifadeleri Lozan`daki masada İngiliz tarafını temsil eden Lord Curzon`un mütekebbir tavırlarıyla beraber düşündüğümüzde ilginç yerlere varabiliyoruz. İsmet İnönü, hatıralarını anlattığı kitapta ‘Sulhu ve muahedeyi korumak için fedakârlık yaptıklarını ve bu çerçevede Musul`dan vazgeçtiklerini` söylüyor.
Tabii “Resmi tarih” bize yıllarca “Musul`u Şeyh Said isyanı yüzünden kaybettik” yalanını söyledi ve hatta söylemeye devam ediyor.
Sinan Meydan, Price`ın yazdıklarının doğru olmadığını iddia ediyor; ancak o da odatv için yazdığı yazıda şu ifadeleri kullanıyor:
“Diyelim ki iddia doğru! Price`ın, “Mustafa Kemal İngiliz valisi olmak istiyordu!” iddiasını “doğru” kabul edecek olursak da şöyle yorumlayabiliriz: İşgal İstanbul`unda direniş planları yapan Atatürk, bütün vatanseverlerin İngilizler tarafından tutuklanıp Malta`ya sürgün edildiği bir ortamda her şeyden önce İngilizlerin hedefi olmaktan kurtulmak zorundaydı. Bir strateji ve taktik dehası olan Atatürk, İngiliz baskısından kurtulmak için, “strateji gereği” o süreçte İngilizlere karşı değilmiş gibi görünmek amacıyla Price`e böyle bir öneri sunmuş olabilir. Nitekim o günlerde çıkarmaya başladığı Minber adlı gazetede İngilizleri kızdıracak yayınlardan kaçınmıştır, hatta "İngilizleri uyutucu" bir yayın çizgisi izlemiştir.”
Garip bir mantık!
İngiliz işgaline karşı çıkan, asker, bürokrat, vekil ve gazetecilerden oluşan 220 kişi Malta`ya sürgün edilecek ve Mustafa Kemal, savaştaki bütün faaliyetlerini unutturup MİNBER gazetesinde İngilizleri uyutacak yazılar yazacak. İngilizler de bunu yutacak öyle mi?
İngilizlerin siyasi zekâları malum; ama biz onu bırakıp bizdeki Kemalistlerin anlaşılması zor değer yargılarından söz edelim.
Evet, Malta`ya sürgün edilenler büyük oranda devlet görevlileridir. Hatta içlerinde Teşkilatı Mahsusa`nın önemli ismi Kuşçubaşı Eşref de vardır. Hani o Kemalistlerin “İngilizlerin uşağı” diye suçladıkları Osmanlı Devletinin görevlileri…
Hatta o dönemde Said Nursi`nin de bir olayı vardır.
İstanbul`u işgal eden İngiltere`nin Anglikan kilisesinden, Şeyhulislamlık makamının cevaplaması istemiyle bazı sorular sorulur. İşte Said Nursi`nin cevabı:
“Bir zaman İngiliz devleti, İstanbul Boğazının toplarını tahrip ve İstanbul`u istilâ ettiği hengâmda, o devletin en büyük daire-i diniyesi olan Anglikan Kilisesi`nin Başpapazı tarafından Meşihat-ı İslâmiyeden dinî altı sual soruldu. Ben de o zaman Dârü`l-Hikmeti`l-İslâmiyenin âzâsıydım.
Bana dediler:
“Bir cevap ver. Onlar, altı suallerine altı yüz kelimeyle cevap istiyorlar.”
Ben dedim:
“Altı yüz kelimeyle değil, altı kelimeyle de değil, hatta bir kelimeyle dahi değil, belki bir tükürükle cevap veriyorum. Çünkü o devlet, işte görüyorsunuz, ayağını boğazımıza bastığı dakikada, onun papazı, mağrurâne üstümüzde sual sormasına karşı, yüzüne tükürmek lâzım geliyor. Tükürün o ehl-i zulmün o merhametsiz yüzüne!” demiştim.”
Said Nursi, kendini gizlememiş ya da “İngilizleri uyutucu” bir tarzda yazılar yazmamış aksine işgale tepkisini en sert şekilde dile getirmiş…
Sanırım Price`nin yazdıklarını ve Sinan Meydan`ın “Şecaat arz ederken sirkatin söyleyen” kişi misali İngilizlerle geliştirilen ilişkileri şerh etme gayretlerini yan yana getirdiğimizde bazı şeyler biraz daha netleşiyor.
Lozan, Musul, Hilafetin kaldırılması, batılı giyim ve yaşam tarzının dayatılması hep o dönemlerde kararlaştırılmış olabilir mi?
İngilizlere ve diğer işgal güçlerine direnenler sonradan büyük oranda tasfiye edildiler.
Evet, Kemalistlerin işgalci İngiliz`e sert cevaplar veren Said Nursi`ye olan düşmanlıklarının hikmeti de biraz daha anlaşılmış oluyor.