Türkiye`nin Amerika ile arası bozulma seyrine girince Rusya ile ilişkileri biraz daha gelişti. Askeri, siyasi ve ticari alanlarda sıkı bir irtibat söz konusu oldu. Bu durum Amerika ile bozulan ilişkilerin biraz daha gerilmesine neden oldu.
Şimdilerde bazı Avrupa ülkeleri ile sıcak bir diyalog sürecine girilmiş. Avrupa ülkeleri ekonomik alanda düşmanlık yapan Amerika karşısında “kerhen” Türkiye ile ilişkileri sıkılaştırma yoluna gitmek ya da öyle bir görüntü vermek istiyor. Türkiye`de bir süredir sesi soluğu çıkmayan “Liberal cemaat” de atılan adımlar karşısında coşkuya kapılmış durumda.
Türkiye`den dört bakan üç yıllık bir aradan sonra AB ile görüşmeler yaptı ve sıcak mesajlar verildi.
Almanya ve Fransa`dan ardı ardına Türkiye`ye destek mesajları geldi.
Ama biliyorsunuz Avrupa`nın kimi rezervleri var.
Meseleyi, her zaman “içeriden” konuştuğu iması veren Abdülkadir Selvi`den okuyalım.
“Her ne kadar ekonomik olarak gözükse de Gümrük Birliği`nin güncellenmesi sürecinde de karşımıza siyasi kriterler çıkacak. “İfade ve basın özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırın. Sembolik isimlerin tutukluluğuna son verin” denilecek. Çünkü AB açısından siyasi normlar olmazsa olmaz.
Bizim de bunu dikkati alarak Osman Kavala, CHP milletvekili Enis Berberoğlu ve bazı belediye başkanları konusunda adım atmamız gerekiyor. Toplantıdan bir perde arkası bilgi de bu konuda vereyim: Dört bakan sembolik tutuklamaların önemini kayda geçiriyorlar. Türkiye`nin elinin güçlenmesi için adım atılmasının altı çiziliyor.”
Manzarada bir problem var ve sanırım vicdan sahibi herkes bunu görüyor.
Öyle ya Türkiye`deki mahkeme duvarlarına “Adalet mülkün temelidir” diye yazılacak; ama kimi tutuklamaların “siyasi ve sembolik” anlamı olacak öyle mi?
Eğer Osman Kavala iddia edildiği gibi küresel emperyalist projenin bir parçasıysa, Gezi olaylarında ve 15 Temmuz darbe girişiminde bir dahli varsa, suçlamalar delillere dayanıyorsa, tutuklanması ve cezalandırılması adaletin gereğidir.
Aynı şeyler Enis Berberoğlu için de söylenebilir. Ortada “Devletin güvenliğini” tehdit eden bir eylem söz konusuysa yargı da ona göre tavrını belirler. Tabii bu arada devlet hem kendisinin hem de halkının güvenliğini tehlikeye atacak “alengirli” işlere imza atmamışsa…
Yok eğer ortada delil olmamasına rağmen kimi devlet, grup ve kliklerle olan çekişmelerden dolayı yargı mekanizması kullanılarak bu tutuklamalar yapılmışsa kimse adaletten söz etmesin.
Sanırım memlekette zaten gerçek anlamda pek kimse adaletten söz etmiyor. Adalet, siyasi ilişkilerin konum ve seviyesine göre gündeme geliyor.
“Osman Kavala, Enis Berberoğlu ve bazı belediye başkanlarının tutukluluğuna son verin” diyebilen muhataplar karşısında, bağımsız yargıdan söz etmek yerine bunu “not alan bakanlar” ve bu tutumu övgüyle yazısına taşıyan “devletin içinden konuşan” gazeteciler…
Halihazırda “Siyasi bir adalet” ile karşı karşıyayız ve gücü elinde bulunduranlar yerel, bölgesel ve küresel şartları öne sürerek mevcut durumun devam edeceği mesajını veriyorlar.
Siyasi adalet, güç sahiplerinin elini biraz daha güçlendirir; ama “Mülkün temeli” olan “Gerçek adalet” ile bir ilişkisi olmadığı için bir çürümenin de nedeni olur.