Hamza Yılmaz / Analiz

Selahattin Demirtaş`ın ”Her yer Kobani olacak” sözünden dikkat çeken iki nokta var. Birincisi şu; Kobani`de çatışma var, savaş var, o halde her yer savaş alanı olsun. Nitekim öyle de oldu. Kobani`de yaşananları kamuoyunda duyurma adına insanlar katledildi, dükkânlar yakıldı, marketler talan edildi. Kısacası özellikle Doğu ve Güneydoğu`da Kürtlere etmedik zulüm bırakmadılar. İnsanlar sokaklara çıkamadı, evine ekmek götüremedi, esnaf kepenk açamadı. Tam bir kaos ortamı oluştu. Bu ortam tam da PKK`nın istediği, arzu ettiği ve beslendiği bir ortamdı.

Her yer Kobani olsun sözünden anlaşılan ikinci nokta ise şudur: PKK/HDP çeteleri Kobani`yi bahane ederek Camileri yaktılar, Kur`an Kurslarına saldırdılar, Kur`anları ateşe verdiler, talebe yurtlarını tahrip ettiler. İslami görünüşlerinden dolayı insanları canice katlettiler. Yani İslam şiarı olan her şeye, herkese saldırdılar.

Peki, bu olayların Kobani ile ne alakası var. Bugün Kobani`ye hâkim bir tepeden bakıldığı zaman orada bir iki tane cami minaresinden başka cami göremezsiniz. 50 binden fazla nüfusa sahip bir yerde PYD`nin baskısından dolayı nasıl bir toplumsal yapının oluştuğu ve nasıl bir İslam algısının olduğunu bu fotoğrafa bakılarak anlaşılabilir.

PYD`nin yıllarca Kobani`de Kürt halkına dayattığı Marksist/Komünist ideoloji neticesinde bir İslam beldesi olan bu yerde İslam şiarları neredeyse silinmiş. İnsanlar İslam`dan uzaklaştırılmış. Adeta İslam`ın olmadığı bir prototip şehir haline getirilmiş.

Bugün Kobani olayları bahane edilerek bölgede İslam şiarlarına saldırılması Kobani`de dayatılan islamsız bir hayat şeklini topluma dayatma arzusunun bir tezahürü olarak ortaya çıkıyor.

Öte yandan Amerika`nın da ta okyanus ötesinden Kobani ile bu denli ilgilenmesi de “Acaba Amerika`nın tasavvur ettiği Kürt Şehir Profili bu mudur?” sorusunu akıllara getiriyor.

Bugün Amerika ve PKK/PYD`nin birbirine olan yakınlığı ve iş birliği yukarıda belirttiğimiz sorunun haklılığını açıkça ortaya koyuyor.