"Ey iman edenler! Eğer fasık bir kimse size bir haber getirirse, onun doğru olup olmadığını iyice araştırınız! (Yoksa) bilmeyerek bir topluluğa sataşırsınız da bu yaptığınıza pişman olan kimseler olursunuz.  ( Hucurat:6.)

Kur'an'da, bir Müslüman'ın yalan-yanlış haberlerle yönetilmek ve güdülmek istenmiyorsa,  haberi araştırması ve tahkik etmesi istenmektedir. Öyle ki hakikat ortaya çıksın ve bilinsin. Ortaya çıkan doğrular velev ki hoşumuza gitmese dahi. Müslümanlar olarak Kur'an'i bir bakış açısına sahip olup Allah'a doğru yaklaşırsak, hiç kuşkusuz O, bize doğru yolu gösterecektir.

Günümüz dünyasında ümmet olarak perspektifimizi, yani bakış açımızı kaybettiğimiz için inatla uçurumun kenarına doğru sürüklenmekteyiz. İslam'ın aydınlık ve müstakim yolunda yürümeye azmetmediğimizden, Allah'ın yardımına müstahak olmuyor ve Allah bizden nurunu alıveriyor.

Ülkelerimiz emperyalistlerin fiili işgaline uğramadan önce, kültür emperyalizminin işgaline uğramış bulunuyorlar. Zihin kodlarımızla oynayan ve algı yöneticiliği yapan kültür emperyalizminin temeli de, tarih sömürüsüne dayanmaktadır. Yoğun haber akışının oluşturduğu bilgi kirliliği içerisinde, haberi tasnif etme işimizin bir hayli zor olduğunu da tahmin etmekteyim. Bilgi denizinde bunalan zihnimizin karmaşa ve karışıklık yaşamaması da mümkün müdür?

Batının dümenindeki medya, bakış açımızı belirlediği için, onlar ne diyorsa, biz de aynısını tekrarlayıp durmaktayız. Batılılar namına tarihimize, örfümüze, hatta benlik ve kültürümüzün özü olan değerlerimize dahi küfreder olduk. Hakeza zihin kodlarımız üzerinde etkili olan görsel ve yazılı medyanın bu ülkede yasama, yürütme ve yargı erginden sonra dördüncü kuvvet olduğu yadsınamaz. Medyanın gücü konusunda dünyanın başka ülkelerinde de bu böyledir.

Mümin, fasıkların yaydığı haberleri, Kur'an'ın mihengine vurması gerekmektedir. Mümin feraset sahibidir ve Allah'ın nuruyla insana, eşyaya ve hadiselere bakar. Gördüğü ve işittiği hakkında hiçbir zaman adaleti ve doğruluğu elden bırakmaz. Hüküm verirken Kur'an'ın şu ayetini ve Efendimizin hadisini kendine düstur edinir:

"Bilmediğin şeyin ardına düşme! Doğrusu kulak, göz ve kalp, bunların hepsi o şeyden sorumlu olur." (İsra:36  )


"Kişiye, yalan olarak, her duyduğunu anlatması yeter!"

Mümin, gönül dünyasını bu hakikatler ışığında inşa eder ve insanlığa yol gösterir.

Düşüncelerimizi şekillendiren bilginin kaynağı, Allah'ın kitabı ve Resulünün sünneti olmalıdır. Kendini dava adamı olarak tanımlayan bir insanın, gerçek kılavuzu ve şaşmaz pusulası Kur'an ve Sünneti Seniyye olmalıdır. Her konuda olduğu gibi, sosyal medya ve haber kaynakları hususunda da bilgi ve bilinç sahibi olması gerekmektedir.

Her meselede olduğu gibi ümmeti ilgilendiren makale ve yazılarımızda zalimleri değil, Allah'ı razı etmek esas olmalıdır. Gerçek olmayan, masa başında uydurulan asparagas haberleri yazarak Müslümanların temiz gündemini kirletmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Haberleri manipüle ederek algı yöneticiliği yapan haberciler, bu hallerini düzeltmeden Allah katında sorumluluktan kurtulamazlar.

Ümmetin en nazik döneminde, asılsız haberlere dayanılarak ümmet arasında büyük facialara yol açmaktan daha büyük kötülük ne olabilir? Allah (c.c), önemli bir konuda getirilen bir habere insanların hemen güvenmemelerini; haberi getiren şahsın itimada layık olup olmadığını araştırmalarını; getirdiği haber doğrultusunda harekete geçmeden önce haberin doğruluğunu tahkik etmelerini Müslümanlara bir ilke olarak vaz etmemiş midir? Müslümanların, güvenilir olmayan bir kimsenin getirdiği bir habere dayanarak bir şahsa, bir gruba veya bir millete savaş açmasının uygun olmadığı anlaşılmaktadır.


Birileri bu hakikatlere inanıp inanmamakta serbesttirler. Lakin efendilerinizi memnun etme ve övgülerini alma adına, yazdıklarınızın hesabı yarın sorulacaktır. Pensilvanya sevdalısı meczubun:  -Haşa-'Meleklerin sol eli bağlanmıştır' yani istediğiniz günahı işlemekte, haberi yapmakta ve kumpası kurmakta serbestsiniz zırvaları korkarım kıyamet günü cehennemin duvarlarında yankı bulacaktır.

Nasıl olsa Mahkeme-i Kübra'da şerefli yazıcılar tarafından dosyalar sağdan soldan sahiplerine sunulacaktır. Hesaplar görüldüğünde; kimin cennette veya cehennemde arsalar parsellediği ortaya dökülecektir. O gün geldiğinde hiç kimseye ne torpil, ne de iltimas geçilmediğine şahit olunacak. Ve sınavı geçmek için de bu dünya hayatında olduğu gibi, yok mazlumların alın teri çalınarak, hiçbir adaya kesinlikle kopya verilmeyecektir. Gözlerin dehşetten döndüğü o gün; Yusufilerin hangi suçtan dolayı 25 yıldır zindanlarda tutulduğu sorulmayacak mı?

Unutmayın, o gün Allah'ın; dindar geçinip dinden geçinen zalimlere uzatacağı ip, kendilerini asmaya yetecek kadar uzun olacaktır.

Allah'ım! Hiç tereddüde mahal bırakmaksınız her şeyimizle İslam'a girmeyi; medyamızla düşüncelerimizle, kültürümüzle, ekonomimizle, bilimimizle, davranışlarımızla, ilişkilerimizle ve buna benzer her şeyimizle, hayatımızın her yönüyle sana teslim olmayı nasip eyle!